İtalya'da geçirdiğimiz 1 günün ardından daha yeni yeni buraları gezme fırsatımız olmuştu.
Daha doğrusu benim yüzümden.
Otele gelir gelmez yemeklere saldırmıştım,sözde midem bulanıyordu fakat diyette olmama rağmen yemiştim.Üstüne de karın ağrısıyla uyumuş sabaha doğru anca kendime gelmiştim.
Kendimi içmiş hissetmiştim, üzerimden kamyonlar,tırlar geçmiş gibi.
Ama sonuçta şu an iyiydim ya
Jimin ile birlikte kol kola geziyorduk. Israrım ile pisa kulesine doğru ilerliyorduk.Istediğim yer olmasa bile sonuçta eğleniyordum. Beni düşünerek buraya getirmişti saçma bir naz yaparak surat asamazdım.
Boynumuzda ki turist ve kafamızda ki şapka ile buranın yabancısı olduğumuz aşırı belliydi.Eminim ki turist gören satıcılar bizi bırakmayacaktı.
"Jimin-ah şuraya bak,harika!"
Woah nidalarım bitmek bilmiyordu ve her yer o kadar güzeldi ki şu kadraja sığdıramadığım manzaralar aklımda bir güzel yer edinmişti.
Aynı zamanda attığımız her adımda da bir o kadar bıkıyordum. Çok kalabalıktı ayrıca sıcağından bahsetmiyorum bile.
Birazdan şurada erirsem hiç şaşırmayın.
"Ne kadar kaldı mochi?"
"Navigosyona baktım fakat yanlış gidiyoruz bence,ileride bir taksi durağı var oraya gidelim."
"Pekala" diyerek onayladım.Kazık yiyebilirdik belki ama bu sıcağada dayanabileceğimi sanmıyorum.
Satıcıların bas bas bağırmasıyla birlikte aniden irkildim. Bilmediğim bir dilde bağırıyorlardı fakat yüreğim ağzıma gelmişti resmen.
Jimin ise kahkahalar atıyor tüm bakışların ona dönmesini sağlıyordu. Harika,gelir gelmez rezil olmuştuk.
"Jimin,gülmeyi keser misin?"
Dişimin arasından tısladım, salak hala gülüyordu!
"Kes artık!" Diyerek bu sefer kafasına vurdum.Neyse ki susmuştu
Sonra ise taksi durağına doğru yürümeye devam ettik.Bir şekil insanların koluna ya da eşyalarına çarpıyordum.Terden ölmüştüm.
Sonunda vardığımızda ise derin bir nefes verdim.Bayılmak üzereydim!
Ben uçak yolculuğunda bile bu kadar zorlanmamıştım.
Biraz olsun durgunluğumu alması adına su şişemi başımdan aşağı döktüm.
Anlık gelen ferahlama...harikaydı!
Derin bir nefes vererek rahatlamanın verdiği ferahlama ile saçımı arkaya attım.
Jimin taksi durağında ki bir adamla italyanca bir şeyler konuşuyordu ve ben gram anlamıyordum dediklerinden.
Sahi o ne ara öğrenmişti italyancayı?
Üstelik ağzına çok yakışmıştı,onu tanımasam tam bir italyan erkeği derdim.Tabi çekik gözlerini saymazsak.
"Tamamdır güzelim,hadi gidiyoruz. Bin bakalım arabaya."
Baş sallayarak ıslak kafam ile arabaya bindim.Arabaya biner binmez yüzümüze klima vurdu.
Suyun üzerine o kadar iyi gelmişti ki naneli şekerin üzerine su içmek gibiydi.
"Ne konuştunuz ajussi ile?"
"Pisa kulesine götürmesini söyledim sadece telelaffuzum biraz yanlış olduğu için anlamadı o sorunu çözmeye çalışıyordum."
Kıkırdadım,gözüme tatlı gelmişti. Heyecanlı heyecanlı italyanca konuşmaya çalışıyor fakat telaffuzu kahkahalar atmama neden oluyordu.
Dakikalarımız genellikle böyle geçmişti,benim Jimin ile dalga geçmem.
İtalyanca'dan girmiş boyundan çıkmıştık
Her şeye alınıyordu ve hoşuma gidiyordu.
"Beni affedecek misin mochi-chan~?"
Aegyolu sesimle bakışlarımı ona diktim.Kafasını sağa sola doğru salladı.
Hadi ama sadece biraz gülmüştüm.
"Ne?! Biraz mı? Taksiye bindiğimizde gülmeye başladın ta ki inene kadar!"
Sanırım yine istemsizce dışımdan konuşmuştum.Aksi halde düşüncelerimi bilmesinin imkanı yoktu.
"Hadi ama sence de komik değil miydi?"
"Ben senin derste ki rezilliklerinden bahsediyor muyum canım karıcığım?"
"Seni var ya öldürürüm!"
Sinsi bir gülüş attı ve arkasına dahi bakmadan koşmaya başladı.
"Derste üzerine attığım suyun insanların idrar anlamasını kimseye söylemeyeceğim merak etme Seol-ah!"
Koşarken bağırıyor bizi daha fazla rezil ediyordu.
Başımın belası!
O şimdi görür!
Bende adımlarımı hızlandırarak arkasından koşmaya başladım. Hemen nefes nefese kalmıştım.
"Dur,kaçma!"
"Kaçacağım" dedi flörtüz bir ses tonuyla.
"Bende yakalarım o zaman."
O görmeden sokak ayrımına girdim ve biraz daha hızlı koşmaya başladım. Kaybolma ihtimalim onu yakalama hissimden daha azdı.
Kavşaktan dönerek onun önüne çıktım.Şimdiden onun suratının o halini hayal edebiliyordum.
Tanrım! Acayip komikti.
Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Gülersem gülmekten kendimi kaybederdim.
Bir kaç dakikanın ardından tam tahmin ettiğim gibi beni görünce şaşırmıştı ve ben şaşırmasına izin vermeden sırtına atladım.
"İstikamet,Pisa kulesi. Koş köle!"
"Emredersiniz efendim."
Çocukluk yapmamız umurumuzda değildi,biz eğleniyorsak sorun yoktu.
Sırtında taht kurmuş bir biçimde duruyorken koşmaya başladı ve bende kollarımı sıkıca ona sardım. Kokusu ciğerlerime kadar gitmişti.
Ezberlediğim o kokusu 12 yıldır burnumun dibindeydi.
Saçlarının arasına kafamı koyarak kıkırdadım.Piçlik yaparak buradan asla ayrılmayacaktım.
Çünkü ben olmak bunu gerektiriyordu. Genimde vardı.
Umarım çocuğum da benim gibi olmazdı.