"Tahmin edildiği üzere hamilesiniz bayan."
Dokturun söylediği cümleler ile sadece bir an nefesimi tuttum.Ne demişti o?
Ayrıca korece söylemişti,sanırım koreliydi.
Ve koreli olması da şu an takmam gereken en son konuydu,ben...ben hamileydim.
Hemde en yakın arkadaşımdan.
Önce heyecandan elim titredi, kendime hakim olamadım.Gereksiz yere ağlamaya başladım bir anda.
Cenazeden çıkma gibi ağlıyordum, sanki yakınım ölmüş gibiydi fakat gerekli bir mazaretim yok iken ağlıyordum.
Benim içimde bir bebek mi vardı şimdi?
Benim?
Hamile hocalarla dalga geçen benim?
"Ajussi o neden ağlıyor?"
"Hormanlar Jimin-ah,en kötüsü de ne biliyor musun? Bunu 9 ay boyunca çekeceksin."
"Sanırım buna değer."
"Ne sanırı mı Jimin?! Heralde çekeceksin beni."
Kıkırdadı ve beni göğsüne yasladı, evet yine her zaman ki gibi sihirli parmakları sakinleştirmişti beni.
Burnumu çekerek kollarımı biraz daha ona sardım.Duygularımı daha fazla yaşadığım dönemlerimdeydim ve sarılmak açıkçası iyi gelmişti. Zaten ben normalde de ona sarılıyordum.
"Artık eve gidelim mi mochi?"
"Tabi hayatım."
"Ajussi taksi çağırabilir misin? Buranın yabancısıyız ve dilim biraz kötü."
"Oh anlıyorum sizi,o iş bende merak etmeyin."
Gülümsedim ve teşekkür maniyetinde hafifçe başımı eğdim.
"Seni kucağıma almamı ister misin güzelim?"
Saçımı okşuyor yanımızda ki ajussiye rağmen bana feels geçirtecek bir derecede fısıldıyordu.
"Hayır,gerek yok.İyiyim."
Ajussi telefonla konuştuktan hemen sonra yanımıza geldi.Hep özenmiştim böyle doktor olan kişilere.Beyaz önlükleriyle insanları kurtarıyor canla başla çalışıyorlardı.
Onlar harikalardı benim için, gözle görülemez bir değerleri vardı.
"Taksi birazdan varmak üzere ve söylemeyi unutuyordum az daha, bebeğiniz 1 günlük.Yani her şey çok yeni."
Gülümsememi tutamadım,bebeğiniz diyordu,sizin diyordu,bizim bebeğimiz.
Bana ve Jimin'e ait olan bir bebek.
Tanrım! Bu inanılır gibi değildi.
Ama gerçekti, ultrasyonu duruyordu,karnımdaydı,onu hissedemiyordum fakat varlığını bilmek bile yetiyordu sevincime.
"Takip için sık sık hastaneye gelmeyi unutmayınız.Iyi günler efendim."
Odadan çıktıktan sonra derin bir nefes verdim.Kardeşi kurtulacaktı artık ha
Ve bizim çocuğumuz olacaktı.
Kelimelerim kifayesiz kalıyordu bu durumda düşüncelerim sadece 'bizim çocuğumuz olacak' yönündeydi. Zorla birlikte olduğum kişiyle,pardon en yakın dostumla ilelebet sonsuza kadar hep birlikte olacaktım ama evli olarak üstelik çocuğu da unutmamak gerekir.
Şimdiden merak ediyordum onu, acaba cinsiyeti neydi? Adını ne koyacaktık? En çokta kalp atışlarının sesini duymak istiyordum.O ninni gibi gelen kendi bebeğimin kalp atışlarını duymak...
Tamamiyle harikaydı.
Düşüncelerim hala beynimde bir yerde kendine yer edinirken Jimin koluma girdi ve sıkıca çekti kendine. Ardından ise bir kaç dakika beklememizin üzerine beraber ajussinin çağırdığı taksiye bindik.
Sonrası ise aynıydı işte, otele vardık, odamıza girdik felan filan.
Ama asıl fiyasko ondan sonra başladı. Haber vermemiz gereken bir anne,baba ve Jimin'in arkadaşları vardı.Ki kendi arkadaşlarımı saymıyorum bile
Hepsi canımızı okuyacaktı, okudular da.
Hepsine aynı anda haber verebilmek adına line'dan grup açtık.
Seol ve Jimin'in bebişi
Jimim: Anne,baba ve çok değerli
arkadaşlarımız size bir haberimiz var.Seol hamile
Mesajı öylece atıp bırakmıştık, asıl amacımız onları biraz olsun meraklandırmaktı fakat bize ters tepki olarak cevap vermiş. Üstüne üstlük hepsi birden (kaynanam ve kayınpederim hariç) buraya geleceklerine dair mesaj yazmışlardı.
Hepsi deli gibiydi ve bu halle onları nasıl çekeceğimi kesinlikle bilmiyordum.Ben Park Seolhyun, ölürsem hepsi gelecek olan dostlarım yüzündendir.
Tanrı'm duydun değil mi sesimi? Eğer ölürsem onlara mutlaka cezalarını ver.
Derin bir nefes aldım ve sadece Jimin'i denemek amacıyla sinsi bir şekilde ona baktım.Koskoca ben hamile kalmıştım ve ona rahat verir miydim? Tabikide asla.
"Jimin kalk,canım fasülyeli dondurma istiyor."
"Güzelim biliyorsun ki Kore'de değiliz ve-
"Amasını mamasını anlamam, istiyorum."
"Hayatım Jin hyunga söyleyeyim fakat buraya getirene kadar erimez mi?"
"Orası beni ilgilendirmez istiyorum işte."
"Madem öyle pekala yapacak bir şeyim yok,isteyeceğiz artık hem ilk aşermen bunu kesin sana getirtmem gerek."
Anlıma kısa bir öpücük kondurdu ve telefonuyla sanırım Jin oppayı aramaya başladı.
O sandığımdan bile daha iyi baba olacaktı,korktuğum gibi beni bırakmazdı yani değil mi?
Onda ki değerimi anlayabiliyordum ve bunu anlayabilmek benim özel hissetmemi sağlıyordu ona karşı.
İster istemez gülümsedim,ben ne ara kendimi ona karşı özel hissediyordum? Nedeni belliydi fakat bunu söylemeye cesaretim var mıydı ki?
İçimde ki ona olan etkileşim ya ilerde giderse?
İşte o yüzden sustum,ümit veripte onu bırakmak istemiyordum.Önce kendimden emin olmalıydım
"Jin hyung Seol'un canı fasülyeli dondurma çekmiş, gelirken marketten büyük kutulardan alabilir misiniz? Yanınızda küçük dondurucuda getirin, gelirken dondurmayı koymak için."
İçim yumuş yumuş oldu birden, kollarımı ona sararak kendi isteğimle dudaklarına masum bir öpücük kondurdum.Öpücük sesim karşı tarafa gitmiş miydi bilmiyorum fakat gittiyse eminim ki Jin oppa bununla bir ömür dalga geçerdi
Telefonu kapatan Jimin ise kollarını bana sardı,şu an onun kolları arasında sıcacıktım.
"Güzelim" dedi en güzel ses tonuyla
"Seni çok ama çok seviyorum."