İPTİLA - Birinci Bölüm

10.7K 323 54
                                    

Herkese merhaba
2021 yılında yazmaya başlayıp yarıda bıraktığım kitabım için yeniden sizlerleyim.

Belki kitap okurlarım için zaman aşımına uğramıştır ama benim sizlere sevgim hala ilk günkü gibi.

Eski okurlarıma hala buralarda olmalarını umarak yeni okurlarıma da beğenmelerini umarak hoş geldiniz diyoruummm.

Sizleri seviyorum
Oy vermeyi ve yorum yapmayı eksik etmeyin lütfen.

Başladığı tarihi yazmak isteyenler için.

                                  ●

Vücudumun hiçbir uzvunun
kontrolünü kendimde hissetmiyordum.
Her zerreme yayılan yorgunluğum gözlerimi açmama yardım etmiyordu.

Uzun belirsiz ve karanlık bir hiçliğin içinden çıkmış gibiydim.
Nasıl bu hale geldiğimi hatırlamaya çalışıyordum ancak bilincim varlığını yeniden hissetmeye alışamamıştı.

Bedenim hiçlikten çıkmayı başarmıştı, bunu hissettiğim acılardan anlayabiliyordum.
Bulanık bir görüntüye bile razı olmama rağmen gözlerimi hala açamıyordum.

Etrafı dinlemeye başladım.
Yanan ateş çıtırtısı kaplıyordu bulunduğum odanın derin sessizliğini.

Nasıl bu hale geldiğimi hatırlamasam da kış aylarında olduğumuzu hatırlıyordum.
Bir de unutmak istediğim tek hatıram yerli yerindeydi.
Bedenimin acısı yetmezmiş gibi sanki hiç acı çekmemişim gibi tüm acımasızlığıyla benimleydi.

Tekrar seslere odaklanmaya calıştım çünkü hatırladıklarım şu an bana hiç iyi gelmiyordu, hiçbir zaman da gelmeyecekti.
Yanan ateş sesinden başka bir ses duymalıydım.
Bu ateşi biri benim için yakıp gitmiş olamazdı, benimle burada birileri olmalıydı.

Üzerimdeki kalın yorgan ve yanan ateş bedenimi yeterince ısıtıyordu.
Ruhum o sıcaklığı çoktan kaybetmiş olsa da bunları benim için yapan kişiye teşekkür etmeliydim ve sonra biraz su istemeliydim.

Birilerini görebilme umuduyla tekrar gözlerimi açmaya çalıştım.
Odanın tavanında yanan lamba ilk manzaramdı ve bulanık görüşümü netleştirmemi zorlaştırıyordu.

Gözlerimi ışıktan çekip odayı incelemeye başladım.
Üzerinde olduğum koltuktan başka tekli siyah renkli deri bir koltuk, odanın ortasında ise dikdörtgen bir sehpa vardı.

Şöminede yanan ateşe indirdim gözlerimi yeni odunlar atılmış gibi duruyordu.
Bu benimle burada birilerinin olduğu beklentimi kuvvetlendirdi.

Tekrar gözlerimi kaldırdım görüş açımda tahta bir kapı vardı ahşap duvarlarla güzel bir uyum içerisindeydi mutfak olmalıydı.

Şöminenin yanında dışarıya açılan bir kapı vardı kapının hemen yanında ise küçük bir pencere odanın kasvetine inat oradaydı.

Akşam saatleriydi bunu pencereden gördüğüm karanlıktan anlamıştım.
Küçük bir bağ eviydi tıpkı benim evim gibiydi.

En son bağ evimden evime dönmek için yola çıktığımı hatırlıyordum.
Yolda kaza yapmış olmalıydım çünkü bu halimi başka bir şey açıklamıyordu.

Ben odayı incelerken şöminenin yanındaki dışarıya açılan kapının kolu aşağı indi ve çok geçmeden siyah deri ceketli uzun boylu bir adam içeri girdi.

Onu gördüğüme şükrediyordum
Elinde şömineye atacağı yeni odunlar vardı onları şöminenin yanına bıraktı.
Gözlerini bana çevirdi.

Göz göze geldigimizde dikkatimi çeken ilk şey yakışıklı yüzünün yorgun bakan gözleriydi.
O kadar yorgun ve uykusuz görünüyordu ki saçları karışmış ve bir kaç tutamı alnına dökülmüş haldeydi.
Onu ben mi bu kadar yordum diye düşünmeden edemedim.

İPTİLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin