Hyunjin sabah odamın kapısını çalmış, uyanmamı sağlayarak kahvaltıya çağırmıştı. Kalkıp dün dışarıya çıkmak için giyindiğim ve bir daha çıkarmadığım kıyafetlerini değiştirerek odadan çıkmış, elimi yüzümü yıkayarak mutfağa geçmiştim. Buranın düzeni çok fazla değişmemişti, sadece tezgahın her köşesinde olan eşyalar dolaplara girmiş, dağınık görüntü ortadan kalkmıştı.
Evin en ve tek dağınık yeri benim odamdı artık.
"Balkonunuz çok hoşmuş, neden orayı yüklük gibi kullanıyorsunuz? Önemli olan şeyleri ayır, gerisini atıp orayı düzenleyelim."
Sadece başımla onaylayarak dizlerimi kendime çekip kahvaltılıklardan yemeye başladım.
Masada koca bir kavanoz çikolata duruyordu.
Daha önce evimizde böyle çikolata olmamıştı.
"Dene, tadı güzel."
"Daha önce yemedim."
"Biliyorum, bu yüzden dene. Psikoloji okuyan bir arkadaşım sosyofobiyi aşmak için konfor alanının bozulması gerektiğini söyledi. Konfor alanının yavaş yavaş terk etmelisin."
"Sanırım bunu daha sonra denemeliyim." Karnıma saplanan ağrıyla yutkunup kalktım. "Beni umursama ve yemeğini yiyip istediğini yap. Sonra hazırlarım kendime." Hızla odama girip kapıyı kapatarak derin bir nefes aldım.
Dün konfor alanımı koruyordu.
Bugün ise konfor alanımı bozmak istiyordu.
Yere oturup dizlerimi kendime çekerek yüzümü sakladım. Gergin hissediyordum, hiç olmadığım kadar gergindim. Yeniden kitaplarıma sığınacağım sırada yatağımın üzerindeki telefonum çaldı. Hyerin teyzeydi arayan.
"Efendim?"
"Oh, kuzum. Günaydın."
"Günaydın."
"Nasılsın, iyi misin? Anlaşabiliyor musunuz? Seni sıkmıyor, korkutmuyor değil mi?" Söylemeli miydim, söylememeli miydim?
"Evdeki her şeyi değiştirdi. Bunda bir sorun yok. Ama beni değiştirmek istiyor. Konfor alanımı dün koruyor gibiydi ama bugün onu bozmak istediğini söyledi."
"Yanlış anlamışsındır, dememiştir öyle."
"Kulaklarımla duydum."
"Kuzum, yanlış anlamışsındır. Hyunjin oraya benim zorlamamla gelmedi, kendi isteğiyle seninle ilgilenmek istedi. Sosyofobinin sona ermesini istiyor, konfor alanını bozma işini psikoloğunun da sana söylediğine eminim."
"İstemiyorum."
"Pekala, öyleyse Hyunjin'i gönder evinden. Ne istiyorsan onu yap. Senin hayatın. Özgürsün sonuçta." Onaylayan birkaç mırıltı çıkarmış, telefonu kapatmıştım.
Arka sekmeleri kapatırken dün şarkı dinlediğim uygulama açılınca şarkının adını arama motoruna yazıp sözlerini inceledim. İngilizce kısımları çevirirken, az önce Hyerin teyzenin dedikleriyle ne kadar uyuştuğunu görmüştüm.
Aynı şeyleri söylemişti.
"Step out, do what you want." Yutkunarak yerden kalkıp, kitaplarımda önüne set çektiğim camın önüne geçtim. Perdeyi sıyırıp, sokağa baktığımda koşturan ve oyun oynayan çocuklar, sohbet eden gençler ve telaşla bir yerlere giden yetişkinler görmüştüm.
Dışarı çık, istediği yap.
Geri çekilip perdeyi hızlıca kapatarak geri adımlarken kitaplarıma takılıp yeri boylamıştım. Oldukça gürültülü bir düşüş olmuştu bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haven / Hyunin
Fanfictionyang jeongin daha önce hiç dışarı çıkmamıştı, ta ki annesi ölene kadar. not: psikologların ilaç yazamadığını biliyorum yazarken psikiyatr yazmamışım görmezden gelin lütfen :(