Çalan alarmımla uyandığımda dün gece bana sırnaştığı için aramıza koyduğum yastığın olmadığını ve Hyunjin'in göğsünde olduğumu fark etmiştim.
Ben uyuduktan sonra tekrar. ana sarılmıştı kesin, fırsatçı.
Parmaklarımın ucuyla yavaşça yanaklarını patpatladığımda gözlerini açtı.
"Öperek uyandırırsın diye beklemiştim."
"Sana da günaydın. Git Felix'i uyandır hadi." Kolları arasından çıkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra saçlarımı taramış ve dün akşam Hyunjin'in odasına bıraktığım eşofmanımla tişörtümü giymiştim. Şapkamı taktığımda maskeme göz ucuyla baktım.
Almayacaktım.
Almak istemiyordum.
Hyunjin'e dün akşam hazırlamak için baskı yaptığım -sabah hazırlarız diyip uyumak istemişti ama uyutmadım- güzelce hazırlayıp saklama kaplarına koyduğumuz yiyecekleri ve daha önce içmediğim kolaları, onları içemezsem diye aldığı vişneli meyve suyunu -çok düşünceli bir erkek Gay Jeongin ne yapıyor biliyorsunuz- son olarak da kahvaltıdan sonra içmem gereken ilaçları bez çantaya koymuş kapının önüne bırakmıştım. Hyunjin ve Felix de hazırlandığında beraber evden çıktık. Aslında Felix bez çantalardan birini alıp önden inmişti çünkü ben mutfağa kaçmıştım onu gördüğüm gibi.
Hyunjin'le ayakkabılarımızı giyip aşağı indiğimizde gördüğüm arabayla kaşlarımı çattım. Changbin'in geleceğini bilmiyordum.
Hyunjin'in arkasına geçip tuttuğum elini sıktığımda küfür mırıldandı. Küfür hiç yakışmıyordu ağzına.
Tamam, yakışıyordu.
"Özür dilerim."
"Bana söylemeyi mi unuttun sormayı mı?" Başka birine sorsaydım bunu, ikisi de aynı şey derdi ama Hyunjin aradaki farkı biliyordu.
"Sormayı, Felix bir anda sordu ve ne diyeceğimi şaşırdım. Özür dilerim, gerçekten." Yavaşça gülümseyerek boştaki elimle de elini tuttum.
"Pekala, doğruyu söylemek gerekirse bu bir sorun ama Changbin ve Felix'in görüşmesi güzel bu yüzden deneyebilirim."
"Arabaya binemeyeceksen beraber yürüyebiliriz. Uzak biraz ama yorulduğunda taşırım seni." Sırıttım. Çok tatlıydı, ince düşünüyordu.
Hareket etmediğim için çok çabuk yoruluyordum ve evde bile koştursak nefes nefese kalıyordum.
"Binebilirim, sanırım. Benimle konuşmazlarsa sadece sana odaklanırım ve gerginliğim azalır." Beni onaylamış, elimden tutarak elindekileri fena yakışıklı arabanın bagajına bırakmış ve kapıyı açıp binmemi beklemişti. Geri kaçtığımda gülerek binip ortaya geçti. Ben oturduğumda da kapıyı kapatmış ve Hyunjin'i kendime çekerek sarılmıştım.
"Günaydın."
"Size de." Gözlerimi kapatarak yüzümün bir kısmını elimle gizlediğimde Hyunjin gülerek saçlarımı okşamıştı.
Maskemi istemiyorum diye artistlik mi yapmıştım ben? Şu an tam olarak ona ihtiyacım vardı. Başımı hafifçe kaldırıp Hyunjin'in kulağına yaklaştım.
"Maskemi istiyorum."
"Almadın mı?" Başımı iki yana salladığımda onun da almadığını anlamıştım. Gülerek burnumu sıktı. "Aferin."
Gülümsemeye devam ediyordu. Maskemi almamam hoşuna gitmişti.
Kolunu bana sıkıca sararken konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haven / Hyunin
Fanfictionyang jeongin daha önce hiç dışarı çıkmamıştı, ta ki annesi ölene kadar. not: psikologların ilaç yazamadığını biliyorum yazarken psikiyatr yazmamışım görmezden gelin lütfen :(