Hyunjin'in elinden tutmuş, onunla beraber otobüsten inip derin bir nefes almıştım. Kitaplarını koyduğu çantalarından birini almış ve içine okuma kitabıyla karalama yaptığım defteri atmıştım.
İkimiz de sessizce yürürken heyecanla kampüsü inceliyordum.
"Vay, katedrallere benziyor." dediğimde gülmüştü. Oldukça büyük binalardan oluşan yere girecekken Hyunjin durdu. "Kimliğin yanında mı?"
"Evet, neden?" Başıyla gişe gibi yeri gösterdi. "Oraya bırakman gerekiyor." Onaylayarak yanından yürürken kendi üniversite kartını okutup turnikede. geçtiğinde kimliğimi cüzdanımdan çıkardım.
Güvenliğe kimliğimi uzattığımda almış, içeri bırakmıştı. İçeri girdiğimde Hyunjin'in elini kavrayıp yanından yürümeye başladım. "Ya kaybolursa kimliğim?"
"Güvenlikte mi?" diyerek güldüğünde dudak büzdüm. Ne bileyim ben? Kimliğimi vermek de çok acayipti zaten.
Telefonundan saate bakıp beni bir yere sürüklemeye başladı.
"Derse giremez miyim seninle?"
"Kızarlar, hocayla konuşmaya üşeniyorum. Kafede oturman konusunda anlaşmıştık." Dudak büzdüğümde gülerek yanağımı sıktı. "Dersim bittiği gibi geleceğim. Bir sonraki dersime kadar beraber otururuz."
Benden onay alıp elimden tutarak ilerlemeye devam ettiğinde etrafı izlemeye başladım.
Bankları dolduran arkadaş grupları, binalara koşarak giren insanlar, kenarda köşede cilveleşen çiftler vardı.
Ben etrafı izlerken takılınca Hyunjin beni sıkıca kavradı. "Jeongin."
"Dalmışım." Gülümseyerek ona baktım. "Çok şanslısın."
"O niye?"
"Arkadaşlarınla bankları doldurup yüksek sesle gülebilirsin, derslere yetişmeye çalışabilirsin, kafede onlarla sınav sorularına sövebilirsin." Ben gülümseyerek konuşurken o da bana bakıp burukça gülümsemişti. Ona zaten hep imreniyordum, ek olarak bugün sosyofobimden daha çok nefret etmeme sebep olmuştu burası.
"Jeongin, bana bak." Başımı kaldırdığımda çenemi tutup yavaşça öptü. "Hala geç değil."
"Ama ortaokula gitmedim."
"Resmiyette gitmiş görünüyorsun, seni çalıştıracağım ve sınava gireceksin, lise denklikten geçtikten sonra üniversiteye gidebilirsin." derken ellerini omuzlarıma atmış, beni kendine çekerek sıkıca sarıp alnımı öpmüştü. Gülümseyerek beline sarıldım.
"Sen yanımdayken her şeyi yapabilirim."
"Hep yanında olacağım." Yavaşça geri çekilip elimi tutarak kaldırdı. "Hep elini tutacağım."
"Seni seviyorum." Gülümsediğinde hafifçe yükselip gülüşünden öptüm. Alnıyla alnıma vurmuş geri çekilip ilerideki kafeye ilerlemişti.
Kafeye geldiğimizde beni köşedeki bir masaya sürüklemiş, insanlardan en uzak yerdi burası, ellerimi öpmüş ve yanağımı sıkıştırmıştı. "Derse gidiyorum, sen de bir şeyler sipariş et. Yirmi dakika sonra Minho'nun dersi bitecek o gittikten on dakika sonra Changbin gelir." Başımla onayladığımda tekrar alnımı öptü. "Seni seviyorum, dikkat et ve bir şey olursa ara."
"İyi dersler." Bana göz kırpıp camekanlı kafeden ayrıldığında yanıma genç bir garson gelmişti. "Hyunjin'in öve öve bitiremediği sevgilisiyle tanıştım sonunda. Yeonjun ben, kafede çalışıyorum." diyerek elini uzattığında hafifçe yutkunup elini kavradım ve sıkıp geri çektim. "Jeongin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haven / Hyunin
Fanfictionyang jeongin daha önce hiç dışarı çıkmamıştı, ta ki annesi ölene kadar. not: psikologların ilaç yazamadığını biliyorum yazarken psikiyatr yazmamışım görmezden gelin lütfen :(