(²⁵)

6.8K 807 296
                                    

Kedi gibi yine Hyunjin'in etrafında dolanıyordum.

Yatağına oturmuş anlamadığım garip garip şeylerle uğraşırken benimle ilgilenmiyordu ve ben ou fazlaca özlemiştim. "Dikkatimi dağıtıyorsun kedicik," derken beni belimden kavramış, kucağına çekip bebek gibi yatırmıştı. Başımı koluna yaslayıp dudak büzdüm, kaçamamıştım.

"Okula gidiyorsun der, eve geliyorsun yine ders, yemek yerken bile ders; ne zaman Jeongin'e vakit ayıracaksın?" Sonunda günlerdir içimde tuttuğum isyanı dile getirdiğimde dudağını yanağıma yasladı. "Özür dilerim."

"Dileme, özür dilediğinde seni affetmek istiyorum ama trip atacağım. Felix trip atarsam benimle ilgileneceğini söyledi, onda hep işe yarıyormuş." Gülerek yüzümü sıkıştırdığında surat astım. "Bende işe yaramıyor herhalde."

"Ödevimi yapmam gerektiğinin gayet farkındasın."

"Ama ben ne olacağım? Hyerin teyzeye şikayet edeceğim seni." Gülerek eğilip alnımı öptü. Öpme be adam, öptüğünde affedesim geliyor.

"Pekala, seninle ilgileniyorum. Hadi bakalım, ne yapıyoruz?" Derken arkamdan laptopı kapatıp onu komodine koymuş, beni yatağa yatırıp üstüne çıkmıştı.

Uzun saçları yüzüme düşüp beni gıdıklıyordu.

"Sarılıyoruz ve sohbet ediyoruz."

"Sarılırken ödev yapayım?"

"O zaman benimle ilgilenmiş olmuyorsun."

"Kedicik," diyip derin bir nefes aldığında dudak büzdüm. Ödev yapmak istemiyordu ama yapması gerekiyordu. "Tamam, sarılalım ve sen ödev yap."

"Yarın okuldan sonra istediğini yapacağız."

"Gece dışarı çıkıp pamuk şeker yiyelim." Başıyla onaylayıp yanağımı yavaşça öptü. "Söz, yapacağız."

"Söz verdin, acil ödevleri bile yapamazsın." Gülerek onaylayarak başını boynuna yasladı ve kokum içine çekerken bir süre öyle bekledi. "Çok seviyorum seni Jeongin."

"Ben de."

"Sende ne?" Başını kaldırıp gözlerimin içine baktığında omuz silktim. "Ben de beni seviyorum, şeker gibi çocuğum."

"Öyle mi? Pekala." Geri çekileceğini düşünsem de beni yatağın ortasına çekip gıdıklamaya başladığında resmen çığlık atmıştım. Gülmekten nefes alamazken bile konuluyordum. "Tamam!" Kahkahalarım arasında konulmak gerçekten imkansızdı. "Seni seviyorum!" Hiç umrunda olmadan beni gıdıklamaya devam ettiğinde ellerini tutup nefes nefese tekrar konuştum. "Ben de seni seviyorum, dur lütfen." Gülerek ellerini başımın iki yanına koyup yüzüme eğildi.

"Beni seviyorsun, hm?"

"Evet, çok hem de." Gülümsediğinde ellerimi yanaklarına koyup başımı kaldırarak dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Gülüşünden öpmek, son zamanlarda en çok istediğim şeydi.

Geri çekildiğinde gülümsüyordum. Elindeki ağırlığını dirseğine bırakıp, bir bacağını bacaklarımın üstüne, bir elini yüzüme bırakarak tam dibime uzandı. Başımı çevirmiş, ona bakıyordum. Parmağı çene kemiğimde dolandı.

"İlk tanıştığımızda çocuk gibiydin, yanakların vardı ve çene kemiğin bile henüz oturmamıştı. Sadece birkaç ayda büyüdün, çok güzel büyüdün hem de."

"Benden sadece bir yaş büyüksün."

"Öyleyim ama o kadar pamuklara sarılmışsın ki, çok küçükmüşsün gibi hissediyorum. Benim küçük, masum, narin kedim." Gülümseyerek elimi elinin üzerine koydum.

"Hyunjin, Jisung'la-"

"Başladık yine. Ne ne? Ne Jisung'la ne? Yok Jisung falan." Her kelimeden sonra yanağımı. boynumu ya da omzumu öpüyor veya yavaşça ısırıyordu. Gülerek elini tutup geri çekildim. "Dur ya kıskançlık yapmayacağım."

"Söyle hadi."

"Jisung'ı öptüğün gibi öpsene."

"Nasıl öpmüşüm onu ben? Bak ya bu çocuk beni iyice gıcık etmeye başladı. Gidip öldüreceğim her taşın altından çıkıyor şeref yoksunu." Gülerek başımı diğer tarafa yatırdım. "Nasıl öptüğünü nereden bileyim ben?"

"Güzelim," diye başladığı cümleyi sırıtarak böldüm. "Güzelin miyim gerçekten?"

"Bak ısırırım seni."

"Tamam devam et." Gülerek onu izlemeye devam ettim. Yüzü her yerden yakışıklıydı.

"Onunla olan anılar sadece dalga geçebileceğim kadar, tamam mı? Hiçbir şey hatırlamıyorum doğru dürüst. Olaylar nasıl gelişti onu biliyorum sadece."

"Tamam."

"Tamam ne? Trip mi atıyorsun?"

"Hayır, başımı ne tarafa yatırsam rahat olurum siye düşünüyorum." Gülümsediğimde kaşlarını çattı.

"Ne için?"

"Bunun için." Başımı kaldırıp elimle yanağını kavrayarak dudaklarımı dudaklarına bastırıp, hedeflediğim gibi dudaklarımın arasına dudaklarını aldıktan sonra yavaşça emdim. Hyunjin yaslandığı kolunu indirdiğinde onun üzerine eğilmek sorunda kalmıştım. Nefes nefese geri çekilip yüzüne yaklaşarak burnumu burnuna değdirdim.

"Jisung'tan kalan tüm anılarını silsin bu öpücük."

"Bu öpücük sadece onu değil her şeyi sildi şu an. Adım neydi?" Gülerek geri çekilip dudağına yavaşça vurup yataktan kalktım. "Yang Hyunjin'di adın."

"Güzelmiş, adım." Hızla odadan çıkıp kendi odama geçerek derin bir nefes aldım.

Harika hissediyordum ama utanmıştım. Hyunjin bir adım atmadan önce kırk kere düşünüp, yirmi kere vazgeçtiği için onu beklesem önümüzdeki yüz yıl içinde hayatta öpüşemezdik. Kendimi yatağa bırakıp derin bir nefes alarak ellerimi göğsümde birleştirdim.

Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Yetmezmiş gibi bir de sıcak basmıştı.

Harika, harika.

Haven / HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin