"Bir daha yüzüme boya sürersen-" dediği gibi kırmızı boyayı şakağından çenesine kadar sürmemle lafı yerim kalmıştı.
Yaptığım resmi beğenmediği için ona ceza vermiştim. Ne yapayım yani çöp adam çizebiliyorsam sadece, annem zararlı oldukları için eve hiç boya almamıştı. Ben de heveslenmemiştim.
"Resmime çirkin demeseydin! Vincent Van Gogh, Pablo Picasso torunu muyum ben? Dedem ilkokul mezunuymuş," durup güldüm. Ben de ilkokul mezunuydum.
"Mezunkuk demişken, lise denklik sınavına gir önümüzdeki sene."
"Matematikte sadece toplama çıkarma yapabiliyorum, iki basamaklı çarpmalarda bile iyi değilim. Abidik gubidik işlemler yapamam ben." Elime fırçamı alıp bağdaş kurarak sırtımı dikleştirdim. Muhteşem ötesi resmime ne ekleyeceğimi düşünüyordum.
"Ev çiz ev. Evin önünden nehir geçsin, arkasında dağlar olsun, çöp adamın dağların arasından geçen trene el sallasın."
"Alay ediyorsun, gururum incindi." Gülerek ona baktığımda sarı boyanın içindeki fırçayı alıp tuvalimin köşesine çeyrek bir güneş çizip ışınlarını oluşturan çizikleri ekledi. Kahkaha attığıma o da gülmüştü.
"Çok alay ettin ama ya!"
"Dördüncü sınıfı bitiren öğrenciler bundan iyi çiziyor senin çizim yeteneğin anaokulundan mezun olamamış." Dil çıkardığımda yanağımı sıktı. İlk defa yanağımı böylesine sıkmıştı.
"Alınıyorum." Sahte olduğu belli olan asık sıratımla ona baktığımda boyalı yanağını yanağıma sürttü. "Gönlünü alayım bekle."
"Ya! Hyunjin, ben yeni banyo yaptım."
"Saçlarını kremşantiden sonra yıkamadık sonuçta, kafanı suya sokup çıkarırız ne olacak?"
Gülerek elime fırçalı alıp benden sakladığı tuvaline bakmaya çalıştım. Görmemem için koltuğun altına itmişti.
"Göstersene ya!"
"Bitince."
"Şimdi."
"Ağzını yüzünü boyar jokere çeviririm seni, bitince dedim." Dudak büzerek ona baktığımda elimdeki kırmızı boyalı fırçayı alıp yanağımdan başlayım öbür yanağıma kadar uzanan bir gülümseme çizmişti. "Sana en çok gülmek yakışıyor."
"Çok romantikti, aşık olayım diye uğraşıyorsun."
"Belki." Ben şoka girerken o bana arkasını dönüp tuvalini gizleyerek boyamaya devam etti.
Kandırmış mıydı?
"Bu yaptığına hile denir."
"Benden etkilenmek senin problemin. Yak hafi birinci sınıf boyamanı."
"Çok güzel bir şey çizim seni şaşırtacağım." Dirseğime yaslanıp boya yapmaya devam ederken bugün yaptığı her şey aklıma dolmuştu.
Banyoya girip bana sarılmıştı, çıplaktım hem de; mutfakta dudağımın üzerinde kalan kremaları parmağıyla silip emmişti, hem de gözlerimin içine bakarak; yetmez gibi bir de şimdi yaptığı vardı.
İçimdeki Gay Jeongin yine oradan oraya koşturmaya başladığında derin bir nefes aldım. Yerimden kalkarken bana dönmüştü. "Ne oldu?"
"Kafamı suya sokup çıkaracağım." Banyoya ilerleyip Küvetin önüne oturarak yüzümü ve saçlarımı iyice tıkadıktan sonra sağı solu boya olan ellerimi de temizledim. Banyodaki işim bittikten sonra mutfağa geçip iki saat önce dolaba bıraktığımız pastadan koca ve simetrik olmayan bir dilim kestikten sonra salona geçip koltuğa oturmuştum. Hyunjin eşimdeki koca dilime gözlerini kısarak baktı.
"Hani bana?"
"Git al~"
"Bir çatal ver." Dudak büzerek konuştuğunda gülerek gidip önüne çöktüm. "Resmi göster."
"Bitince dedim ya çocuk."
"Çok beklersin o zaman." Pastayı ağzıma götürüp dünyanın en lezzetli şeyiymiş gibi mırıltılar çıkardığımda Hyunjin gülmüştü. Devlet sırrı gibi saklıyordu tuvalini.
"Yarın dışarı çıkalım."
"Nereye gitmek istiyorsun?" İlgisini tamamen bana verdiğinde gülümsedim.
"Hala durduğundan emin değilim ama şu tarafta bir park vardı." Başıyla onayladı, demek ki hala oradaydı. "Oraya gitmek istiyorum."
"Çok çocuk olur orada."
"Ben küçükken beş çocuk bile olmazdı." Dudak büzdüğümde gülerek konuştu.
"Sabah 5 6 gibi uyanıp gidelim. Kimse olmaz."
"Cidden mi?" Beni onaylamış ama sonra surat asmamı sağlamıştı. "Eve dönüp kahvaltı hazırlamam."
"Ben hazırlarım."
"Dışarıda yeriz."
"Ne?" Yerimde dikleşirken az daha pastamı düşürüyordum.
"Öyle. Dışarıda yersek parka gideriz. Sıkıldım ben evde yemekten." Haklıydı, benim yüzümden evden çıkamıyor haliyle hep evde yiyordu. Dudaklarımı dişleyip yutkundum.
"Deneyebiliriz."
"Güzel." Pastayı bitirip tabağı kenara bırakarak yarım bıraktığım resminin önüne oturup tuvaldeki boyaların üzerine beyaz boyalar sürüp buzul ve kutup ayıları çizmeye çalışmaya karar verdim.
Saatlerce uğraşmış, anca buzları halletmiştim. Hyunjin yanımda doğrulup sırtını kütlettiğinde dönüp ona güldüm. Öyle odaklanmıştı ki, onu dürttüğümde bile hissetmemişti.
Büyük bir şokla buzullarıma baktı. "Yok artık."
"Ne ya bunu ilkokul çocuğu da yapar. Boyama videoları arada karşıma çıkıyor."
"Güzel yapmışsın."
"Ama hayvan çizemem. Ayı çizmeyi planlıyordum."
"Yardım edeyim." Başımla onayladığımda elini elimin üzerine koyarak yavaşça çizmeye başladı.
"Bu ne?"
"Yuvarlanıyor." Dediğine güldüğümde başını çevirip çat diye yanağımı öptü. Bugün kalbime indirdiği dördüncü andı bu. "Neden öptün?"
"Tatlı gülüyordun."
"Jisung tatlı gülümce de öpüyor musun?" Yüzme bakmadan, yuvarlanana ayı çizmekle ilgilenerek cevap verdi.
"Jisung'ı kıskanıyorsun."
"Doğruyu mu duymak istediğini mi söyleyeyim?"
"Muhtemelen ikisi de aynı olacak."
"Kıskanmıyorum." Deli gibi kıskanıyordum.
"Çok çirkinsin."
"Hadi oradan." Şaşkınlıkla konuştuğumda bana dönüp sırıttı. Hoşuma gitmemişti.
"Demek istediğimizin tersini söylemiyor muyduk?"
Tükürüğüm boğazıma kaçtığında yüzüne öksürmemek için başımı çevirip öksürmeye başladım.
"Ben, uyusam iyi olur. Sabah beşte kalkacağız." Onu orada, boyalarla beraber bırakıp banyoya girerek inci kere elime bulaşan boyalardan arınıp boyalarla dolan tişörtümü ve şortumu çıkarıp kirliye atarak odama girdim, pijamalarımı üzerime giyip yatağa yatarak telefonumdan alarm kurup Google'a geçtim.
'Biri benden hoşlanıyorsa' yazdığım gibi cümleyi tamamlayan satırı seçip yazanları okumaya başladım.
Hep kız-erkek ilişkilerine yazdıkları için yüzümü buruşturarak sayfalardan çıkıp telefonu yanıma bırakarak yüz üstü yattım.
Kalbim hala hızlı atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haven / Hyunin
Фанфикyang jeongin daha önce hiç dışarı çıkmamıştı, ta ki annesi ölene kadar. not: psikologların ilaç yazamadığını biliyorum yazarken psikiyatr yazmamışım görmezden gelin lütfen :(