Gördüğüm kabusla gözlerimi açıp etrafa bakındım. Nefes nefeseydim, göğsümde bir ağırlık vardı ve sıcak basmıştı. Başımı yastığımdan kaldırıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Dijital saatim sabahın üçünü gösteriyordu.
Yavaşça çıplak ayaklarımı yere koyup yataktan kalktım.
Kabus gördüğümde annemle uyurdum. Annem olmadığına göre Hyunjin'e gitmekten başka çarem kalmamıştı.
Jisung hakkında konuştuktan sonra ruh halinde hiçbir değişim olmamıştı ya da ben fark etmemiştim ama umarım hiçbir değişim olmamıştır diye dua etmiştim yatmadan önce.
Onun aksine benim ruh halimde gözle görülür, elle tutulur bir değişim olmuştu. Bir haftadır sürekli gülen ben, sinirli ve asık suratla gezmiştim yatağa girene kadar. Hyunjin sosyofobimle alakalı olduğunu düşünerek üzerime gelmek yerine odasına çekilip konfor alanımı terk etmişti. Yemekten sonra bir daha görmemiştim onu.
Odasının kapısını yavaşça açıp içeri girdikten sonra yatağına dizlerimin üzerinde oturup kolunu dürttüm. Anında uyanmıştı.
"Efendim?"
"Seninle uyuyabilir miyim? Kabus gördüm." Gözlerini yarım yamalak açmasına rağmen kollarını kaldırdığında gülümsedim. Yorganın altına girip göğsüne sokularak beline sarıldığımda beni sarmış ve gözlerini kapatarak uykusuna kaldığı yerden devam etmişti. Bense sabaha kadar oturup hayal kurmuştum.
Hyunjin doluydu hayallerim.
Tahmin ettiğim gibi hayatıma girdiği anda ilgimi çekmiş, gün geçtikçe beni kendine alıştırmış ve en sonunda ondan etkilenmeme sebep olmuştu. Gün geçtikçe hayran kaldığım başka bir özelliğini keşfediyordum.
Sigara kullanıyor olması kötü bir şey olsa bile ilgimi çekmişti. Okuduğum bir gençlik kitabında sevgilisinin ağzına duman üfleyen biri vardı, dazla seksi bir hareketti.
Yutkunarak gözlerimi kapattım.
Güneylerimdeki hareketlenme hiç hoşuma gitmemişti.
Hyunjin'in kolları arasında dönüp ona sırtımı yasladıktan sonra gözlerimi kapattım. Uyumam gerekiyordu, uyuyup güneylerimi sakinleştirmem gerekiyordu.
Öğlene doğru uyandığımda, yanım boştu. Yatakta dönüp sabaha karşı beni rahatsız eden erkekliğimi kontrol edip her şeyin yolunda olduğuna karar vererek yataktan kalkıp aynadan kendime baktım. Yastığın izi çıkmıştı yüzüme.
Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa ilerledim. Hyunjin burada olur sanıyordum ama değildi. Evde yoktu.
Hazırlayıp üzerine tül koruyuculardan bıraktığı kahvaltımın başına oturup yemeye başladım. Soğuyunca tadı kaçan şeyler yapmamıştı en azından. Derin bir nefes alıp telefonumu almak için kahvaltımı öylece bırakıp odama geçtim. Telefonumun ışığı yanıp sönerken kilidi açıp mesajlara baktım.
Hyunjin
Günaydın
Üniversiteye uğramam gerekti senelik harcımı yatıracağım
İstediğin bir şey varsa saat 12'den önce yazsan iyi olurGözlerimi ekranın köşesine çıkarıp saate baktım. 11.30'du saat.
Jeongin
Cips
Tadını merak ediyorum
(Görüldü, 11:31.)Telefonu kenara bırakıp kahvaltıma devam ettim. Sona erdiğinde mutfağı toplayıp dişlerimi fırçalayarak Hyunjin'in düzenlediği kitaplığımdan bir kitap alarak salona geçtim.
Şu sıralar kitap okuma sürem azalmıştı, Hyunjin fırsat vermiyordu okumama.
Kitabıma iyice odaklandığımda açılan kapıya başımı çevirdim. Elinde bir poşet dolusu cipsle gelmişti. Gülerek saate baktım. 12:15.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haven / Hyunin
Fanfictionyang jeongin daha önce hiç dışarı çıkmamıştı, ta ki annesi ölene kadar. not: psikologların ilaç yazamadığını biliyorum yazarken psikiyatr yazmamışım görmezden gelin lütfen :(