05

1.1K 140 27
                                    

_

Çantalara doldurduğumuz yiyeceklere kısa bir göz attıktan sonra bu süreçte yine, asla ama asla kımıldamayan Jimin'in yanına ilerledim. Küçük bedeni battaniyeye saklanmış, dolu gözlerle yere bakıyordu.

Ellerimin soğuk olduğunu düşünüp, yavaş bir şekilde dokunmuştum yüzüne. Kafasını kaldırdığında kızarmış gözleriyle kesişti gözlerimiz. Jeongguk ve Yoongi hazırlığı yaparken Jimin'in hiçbir tepki vermemesi ve öylece durup bize bakması bile beni çok ürkütüyordu. Beni farklı düşüncelere itiyordu, ki bunlardan bir tanesi de akıl sağlığının artık iyi olup olmaması düşüncesiydi.

"Jimin," fısıldadım gözlerine bakarak. Ruhunun çökmüşlüğünü gözlerinden bile anlayabiliyordum. Bundan öncesinden ne yaşadı onu da bilmiyordum, sormak hiç aklımıza gelmemişti ama onu şimdi böyle yıkılmış görmek, beni çok fazla üzüyordu.

"Jimin hazırlanmamız gerekiyor." Kaşları kalktı ve kurumuş dudakları aralandı. "Ne..-neden?" Sıcak yanaklarına avucumu yasladığımda derin bir nefes aldım. "Burada daha fazla duramayız Jiminnie. Yeonjun ve diğerlerinin yanına gitmeliyiz."

"Ama, Taehyung.. onlar dışarıda." Titreyen göz bebekleri benimkilerde dolaşırken gülümsedim hafifçe. "Jiminnie, bundan neredeyse bir buçuk yıl öncesini hatırlıyor musun? Nasıl karşılaştığımızı?" Jimin dudakların birbirine bastırıp kafasını salladı.

"Nasıl üstün geldiğimizi de hatırlıyorsundur. Yine öyle olacak. Rusya'ya ulaştığımızda yine bütün her şey bizim elimizde olacak. Yine en güçlü biz olacağız. Ama sen böyle yaparsan, olmaz. Bize yardımcı olamazsın Jiminnie. Lütfen." Kafasını salladığında bende onunla birlikte salladım ve ayağa kalktım.

Koltuktan kalktığımızda kalın şeyler giyinmesi için odaya ilerledik. Ona birkaç kazak ve mont giyinmesinde yardımcı olurken kollarını bile kaldıramadığını fark etmiş, bunu bazı günler doğru düzgün yemek yememesine vermiştim. Vücudu çok güçsüz kalmıştı ve onlar dışarı da iken savaşmamız çok zor olurdu.

Odadan çıktığımızda Yoongi ve Jeongguk kapıda beklerken görmüştüm. Jimin üzerindeki montu çekiştire çekiştire ilerlediğinde kafasını kaldırmış Yoongi'nin kendisine baktığını gördüğünde adımlarını yavaşlatmıştı. Yoongi birkaç adım ona attığında kollarını etrafına dolamış, Jimin'e yardımı dokunacağını düşündüğüm bir sarılma gerçekleştirirlerken bende Jeongguk'un yanına gitmiştim.

"Her şey hazır mı?"

"Hazır."

Kafa salladığımda evin ışıklarını kapatmış, tedbirli bir şekilde garaja ilerlerken gitmeden önce son kez bakmıştım. Belki de tekrardan uzak kalacaktık evimizden, büyüdüğümüz yerden. Belki de bu sefer daha uzun olacaktı, hayatımızda hiç bir şey belli değilken.

Ve bu belirsizlik, her insanoğlunu olduğu gibi bizi de korkutuyordu, bizler yaşamaya devam ederken.


***


Akünün bitme süresini azaltmak için klimayı çok açık tutmuyorduk. Yeteri kadar malzememiz vardı. Bizi sıcak tutacak kadar battaniye, uzun yollar için benzin ve yiyecek, ve yeterli suyumuz vardı. Kendimizi kollamak için ise yeterli bir cephanemiz vardı.

Tek dileğim hiçbir sorun olmadan Rusya'ya ulaşabilmekti.

Kafamı geriye yasladım. Yine aynı arabada, aynı kişiler ile aynı şeylerden kaçıyorduk. Yüzüme yayılan alaylı gülümseme ile hayatımızın nasıl da tekrar ettiğini düşünüyordum. Kaderimiz yaşadıklarımızı tekrar ediyordu ve bizi yine aynı yola sürüklenmiştik.

"Aslında, sizinle beraber o kadarda çok korkmuyorum." Alayla gülümsememden sonra konuştuğumda Yoongi'den bir kıkırdama sesi duydum. "Bunu, seni ilk defa gördüğümden beri düşünüyorum. Manyağın tekisin."

Gülümsemem kahkahalara dönüştüğünde yola çıktığımızdan beri arabada olan gergin havanın yavaşça dağıldığını hissediyordum. Bu derin bir nefes alıp daha rahat bir şekilde koltuğa yaslanmama neden olurken kafamı çevirip Jeongguk'a baktım.

Şirin gülümsemesiyle yola bakarken elimde olmadan bir kez daha ona bakarak, gülümserken buldum kendimi.


_

Battle Of Bangtan Z² × TaeKook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin