17.Bölüm|"Yetersiz."

19 2 0
                                    

Multimedia:Ela Başak Altındağ
Keyifli okumalar🌸
~~~~~~
Bir elimde muhtemelen dakikalar öncesinde içmem gereken ve şu an buz gibi olmuş kahve bardağım, bir elimde sehpanın üzerinden aldığım küçük bir camın içerisindeki yonca varken kaşlarımı çattım.

Geleli neredeyse bir hayli oluyordu ve ben henüz durumu bile kavrayabilecek noktaya gelmemiştim. Naz ve Yağmur tarafından tuzağa düşürülmüştüm evet ve kendimi sahte bir doğum günü partisinin organizasyon sorumlusu sanmıştım. E tabii fol olmayınca yumurta da olmadığından doğum günü işinin de yalan olduğunu anlamak bu seferlik zekama ters düşmemişti. Hayır, madem anlamıştım hala daha burada işim neydi? Ben ne diye sehpada bulduğum tuhaf şeyleri incelemek yerine kalkıp yallah evime gitmiyordum?

Çünkü annem cevap vermeye üşeneceğim kadar soru sorardı ki belki de çoktan uyumuşlardı.

Hem diyelim ki ben annemi boş verdim -ki bu 38 numara terliği de görmezden gelmek demekti- Ege'ye ne diyecektim? 'Kusura bakma kuzenin randevu ayarlamış ama randevuya çıkacağımız kadar ne hissettiğimden emin olmayı bırak, az daha yanında nefes alamıyorum güzel kardeşim.' mi yecektim?

Yok vallahi, bunu anca size itiraf ederim ben.

Tekrar tekrar düşündüğüm şeyler sonunda canımı sıkmayı başardığında burnumdan hızlı bir soluk verip kaşlarımı çatarak elimdeki yoncaya odaklandım. Dediğim gibi küçük, yuvarlak bir camın içerisindeydi ve normal üç yapraklı yoncalardan farklı olarak 'şans' getirdiğine inanılan dört yapraklı bir yoncaydı. Elimde olmadan dokunabilecekmiş gibi parmaklarımı cama daha çok bastırdım.

Acaba sahte miydi yoksa gerçekten de birisi, dahası mavi gözlü pek sevgili komşum tarafından mı bulunmuştu?

"Ben sıkıldım galiba."diye mırıldandım nihayet kendi kendime sürdürdüğüm görünmez sessizlik oyunumu bozmaya karar vererek. Hayır ben olsam konuşmadan duramazdım ama Ege başta birazcık kendi deyimiyle 'rolleri değiştirmiş' , yine bir şey söylemediğimi fark edince elindeki kahveleri bıraktıktan sonra susmaya karar vermişti.

Hoş, normalde de pek konuşmuyordu ya.

"Susma hakkını kullanıyorsun sanıyordum?"diyerek mavi gözlerini bana diktiğinde sağ kaşı da eş zamanlı olarak alayla havaya kalkmıştı. E ama haksız da sayılmazdı, sonuçta triplere giren bendim.

Hoş, bana sorarsanız haklı da sayılmazdı.

"Öyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum."

"Söylemediğini de hatırlamıyorum."dediğinde derin bir nefes alarak konuyu değiştirmek için elimi oturduğum tekli koltuğun çaprazında kalan bir tabloya uzattım.

"Bunu sen mi yaptın?"dediğimde bakışları gösterdiğim yere kaydı ve hafifçe gözlerini kapatıp açtı. Bu evet demek oluyordu bildiğim kadarıyla, öyle değil mi?

Evet evet, öyle.

"Peki onun dışındakileri de mi sen yaptın?"dedim bir anlığına bana fazlasıyla karışık gelen soru cümlemi bitirdiğimde. Tekrar aynı hareketi tekrarlayarak soğuduğunu tahmin ettiğim kahvesinden bir yudum aldığında anladığı belirmek istercesine kafamı salladım. O değil de, benim ciddi anlamda canım sıkılıyordu ve teknik olarak geceyi burada geçireceğimden Ege'ye de bir açıklama yapmam gerekiyordu.

Hoş, normalde Yağmur ve Naz'ı bulabilirdim ama mesajlarıma cevap vermeyeceklerini tahmin etmeyi geçtim, Naz burada kaldığından ve şu an -doğal olarak evde olmadığından- tam olarak hangi cehennemde olduklarını da kestiremiyordum.

Gerildim yahu.

"Bir şey söyleyeceğim."dedim mırıltıdan farksız bir taraflarıma kaçmış olabileceğine ihtimal verdiğim sesimle. Tamam, kendimize geliyoruz ve saçmalamıyoruz.

Yanlış AnlaşılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin