22.Bölüm|"Kırık doğum günü."

14 1 0
                                    

Multimedia:Ege (ay ben modelin adını unuttum pinterestten de aratayım dedim yok olmuş sanki bulamadığım çocuğun başka fotoğrafını, eski bölümlerden aldım)
Keyifli okumalar🌸
~~~~~~
Hastane kokusu, ağlayan çocukların sesi, uğultular, kolumdaki ağrı, hâlâ devam eden doğum günüm ve ağlamamak için tuttuğum nefesim. Amacım dram yaratmak değil ama ne demişler; 'kırılsa yerinde duramazsın.'

Duramıyordum zaten, vallaha bayılmak üzereydim.

"Ay ama imdat ya."

"Bence de imdat Başak, yemin ederim imdat yani."diyerek küçük çaplı isyanıma daha fazla dayanamadığını belli eden Naz'la kendi kendime söylenmeyi bırakarak omuzlarımı düşürüp yüzüme huysuz bir ifade takınmaya çalıştım.

Hayır yani madem abartamayacaktım, kolumun kırılmasının ne anlamı vardı ki?

Ha bunu ne ara başardığıma gelecek olursak bana göre kesinlikle önemli ama benim dışımda kime sorarsanız saçma bir nedenden fark etmeyerek arabanın önüne atlamıştım o kadar.

Her neyse, o kadar da şey etmeyelim.

"Kolum kırık zaten, bir de neden kalbimi kırıyorsun ki?"dedim sonunda geri gelen ağlama isteğimle Naz'a karşı. Hayır ayıp denen bir şey var, hiç mi acımıyorlar bana?

"Sen kendine acıyor musun ki bacım?"diyerek içimden değil de dışımdan söylediğim konusunda beni aydınlatan Yağmur'la omuzlarımı kaldırıp indirdim ve diyecek bir şey bulamadığım için cevap vermedim.

Haklı olan bendim sonuçta.

"Gidebiliriz artık."

"Ama kolum böyle mi kalacak?"dedim gözlerimi kocaman açıp sol kolumu kaldırmaya çalışarak. Bu çocukta mavi gözlü falandı, Allah var yakışıklıydı da ama kördü galiba. O değil de benim bir karnım mı gıdıklanıyor, narkoz etkisinde falan mıyım ben? Tamam narkoz falan şey etmediler ama psikolojik olabilir sonuçta.

"Başak beni duyuyor musun?"diyen mavi gözlerin sahibiyle kendi kendime konuşmamı bölerek bakışlarımı ona çevirdim. Bu da mı psikolojikti bilmiyordum ama sanırım endişeli görünüyordu. Hayır o değil ben neden heyecanlanıyorum, şekerim falan mı düşüyor benim?

Cevap olarak kafamı salladığımda hastanenin çıkışına yöneldik. Muhtemelen abartı hareketlerim yüzünden olsa gerek ki Yağmur koluna girmeme izin vermiş, -ki çoğunlukla sarkıyordum- Naz'sa bana destek olmak için hemen dibimde yürüyordu. Tamam, doğum günümün bu şekilde sonlanmasını ben de istemezdim ama nasıl olsa asıl kıyamet ben eve gidipte annem kolumu görüp çığlığı bastığında kopacaktı, o zamana kadar biraz eğlenebilirdim sanırım.
~~~~~
"Kolu kırık olan, acıdan bayılan, üstüne bir de tüm bunlara rağmen sesini çıkarmadan oturan ben değil miyim kardeşim? İstemiyorum işte çıkın odamdan yahu."dedim sağlam olan kolumla -biliyorsunuz diğeri kırıldı ve çok acıyor- kapıyı göstererek. Hayır yani zaten saçım başım ne halde, üstümü değiştiremiyorum, bir de kolum kırık yani olacak iş mi bu yaptıkları?

"Sen itiraf etmeden şuradan şuraya gitmiyoruz bacım, zorlama hiç kendini."diyen Portakal'ımla sırtımı yatak başlığına dayadım ve kahkülleriyle oynayan Naz'a bir bakış atıp gözlerimi kıstım.

"Ama itiraf ettim ya zaten,"diye mırıldandım omuz silkerek.

"Neyden bahsettiğimizi biliyor musun?"

"Sırf mavi diye peşine düşerken kolumu kırmamı sağlayan mavi doğum günü mumlarımdan?"dedim kaşlarımı kaldırıp ciddi olduğunu umduğum bir yüz ifadesiyle. Evet, rengini çok beğendiğim canım mumlarımı pastanın üstünden öylece söküp götürdüklerinde tabii ki peşlerine düşecektim, durup bekleyecek halim yoktu ya? Gerçi öyle olsaymış daha iyi olurmuş sanki ama önemli değildi yahu, olan olmuştu çokta şey etmemek gerekiyordu.

Yanlış AnlaşılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin