Avcı Gregor,Raon,Sitarus ve madencilerin aniden içeri girmesi üzerine:
-Her takip edişimizde birileri de bizi takip ediyor."dedim.MagnetHorn:
-Beklediğim savaşçılar da gelmiş."dedi sıcakkanlılıkla.
-Olanları biliyorsunuzdur herhalde."diye devam etti Bay Thorpan.
-Platorion Diyarı zorlu bir dünyadır.Böylesine savunmasız bir takımla kesinlikle kötü şeyler olurdu."dedi Sitarus.Yanındaki madenciler de başlarını sallayarak bunu onayladı.-Gözlerime inanamıyorum.Avcı Gregor!"dedi Fer.
-Ve büyük madenciler;Sitarus ve Thiefless!"dedi MagnetHorn heyecanla.
-Huzurun simgesi olan iki diyardan biri olan Xtar'ın lideri Raon!"diye devam etti Fer.MagnetHorn bizim tanımadığımız bir madenciyi daha dile getirdi:
-İnsan Madencisi lakabıyla tanınan Loss'u da unutmayalım."Biz insanlar dışında herkes bizim için yeni olan madencileri tanıyordu.Yeni madencilerden Thiefless Sitarus'un aksine zayıftı.Ama o dev baltayı tek koluyla taşıyabiliyordu.Büyük kabanı zayıflığını saklıyordu.Ve yeşil gözlerini ortaya çıkarıyordu.Loss ise Sitarus gibi şişmandı.Mavi gözü,siyah saç ve sakalları oldukça yakışmıştı.Hemen hemen Sitarus kadar tanındıkları her hallerinden belliydi.
-Hadi gelin biraz dinlenip konuşalım.Aldığımız yiyeceklerden de atıştırırız."dedi Bay Thorpan.Ve böylece herkes birbiriyle kaynaştı ve sıcak bir ortam sağlanmış oldu.Biz de anlatılan eski hikayelerden yavaş yavaş Thiefless ve Loss'u tanımaya başladık.
Gece saatleri yaklaşmıştı.James ve köpeği Jane ile oturuyordu bir köşede.Sitarus,Raon,Avcı Gregor,Bay Thorpan,Fer,Thiefless ve Loss büyük bir masada meyve yiyordu.Marly tapınağın tek penceresinden dışarıyı seyrediyordu.Fırsat bu fırsat deyip gezindiğim yerden uzaklaştım ve Marly'nin yanına gittim.
-Dışarısı çorak olmasına rağmen güzel gözüküyor değil mi?"dedim.Ama cevap gelmedi.Sadece beni duyduğunu hissettiren bir iç çekmeyle bana baktı.Güzel gözlerine her baktığımda içim kıpır kıpır oluyordu ve ağzımdan bir şey kaçırıyordum.Bu yine oldu:
-Aaa,şey olanlar için özür dilerim.Ben öyle bir şey yapmak istememiştim."dedim.
-Şimdi bu konuyu açma istersen ama belki bir ara yeniden konuşabiliriz."diya karşıladı ve gitti.Kastettiği şey beni biraz mutlu etti biraz da üzdü.Ama sonucun iyi olacağını düşünüyordum.O konuşmayı iple çekiyordum.Gecenin saatleri birbirini takip ederken genişleyen takım haritalar çiziyordu.Darkpaw Örgütleri hakkında yapmaları gereken şeyler birer birer konuşuluyordu.Bizler de onlara katılmış,dinliyorduk.
Ruhların lideri Fer her ruhta olduğu gibi biçimsizdi.Ayakları var mı yok mu belli değildi.Ama onun aksine kolları oldukça uzundu.Saydam olan bedenini yine saydam bir zırh kaplıyordu.Sakalı olmayan kısa saçlı bir ruhtu.Gerçek bedeni nasıldı o bilinmezdi ama kişiliği şu ana kadar normaldi.Kötü bir ruh olmadığı çok belliydi.Bay Thorpan bile ona büyük saygı duyuyordu.Bize Christy'yi kurtarmamızda yardımcı olacak Aytekvor'un yeraltı kapısını açacaktı ama bir şartla.Bizden Platorion Diyarı'ndaki tek gözlü bir devin gözyaşını istiyordu.Bu gözyaşı ona bir beden sunacaktı.Ve Bay Thorpan bunu koşulsuz kabul etmişti.
Herkes son bir kez toplandı.
-Platorion Diyarı'nda çok dikkatli olmalıyız.Misafirperver olduklarını hiç sanmıyorum."dedi Bay Thorpan.Fer ise:
-Benim için bunu yapmanıza minnettarım.Benden ne isterseniz yaparım."dedi.
-Bizim türümüz hakkında hakaret edici konuşmalar yapmayabilirsin!"dedi MagnetHorn.Hala o anı aklında tutuyordu.
-Özür dilerim.Sadece türünüzden biri benim en yakın arkadaşımı katletmesinden dolayı ağzımdan kaçırmış olabilirim.Şahsi değil."diye özrünü sundu Fer.MagnetHorn da neredeyse aynı şekilde:
-Haklısınız.Ben de sadece türünüzden biri benim ailemi katlettiği için fazla çıkışmış olabilirim."dedi.Sonunda barışmalarının üzerine Raon sessizliği bozdu:
-Peki Aytekvor'un panzehiri işe yarayacak mı?"
-Bunca yıllık tecrübelerim beni yanıltmıyorsa evet,kesinlikle yarayacak."dedi Bay Thorpan.
-Yarın sabah yola çıkarız."Derin bir uykudan uyanışım FearLand Günlükleri'nin rüyama girip beni korkutmasıyla bozuldu.Uzun zamandır onu okumuyordum.Sanırım bilinç altıma okumasam bile giriyordu.
Herkes uyanmıştı.MagnetHorn Ultra Modulat PX 48 'Destroyer'ı hazırlıyordu.Bu sefer çok kalabalık olacaktı.Bu yüzden geceden yeni koltuklar yerleştirdi.Gemi geniş olduğundan bu koltukları da rahatça içine alabildi.
Sitarus,Thiefless ve Loss silahları hazırladılar.MagnetHorn'un cephanesiyle de birleşince silahlanma ihtiyacı gitmişti.Yiyecekler hazırlanmış ve zırhlar parlatılmıştı.Herkes sırayla gemiye bindi.En son Fer'in bizi yolcu etmesiyle de gemi kalktı ve yolculuk başladı...
Kısa sürecek bir yolculuk olmayacaktı.Çünkü Ruhlar Diyarı'na giderken süpersonik iticilerin bir kısmı yanmıştı.Yine de öğle saatlerinde varacaktık.
Dünyadakiler ne yapıyordu acaba?Annem ve babam ne yapıyordu?Zaman yolculuğu yaptığımız için biz hala oradaydık onlar için.Hayatlarınız orada da devam ediyordu.
Saatler ardı ardını kovalarken aklımdaki düşünceler daha da artıyordu.Tüm olanlar hala çok garip geliyordu.Christy'nin dünyaya geldiği günden beri gezegenleri korumak için savaşıyorduk.Tabi bu büyük bir gururdu.Peki bu işin sonu ne olacaktı.Tüm diyarları kurtarıp evimize dönebilecek miydik...
...Derken yolculuk bitivermişti.Gemi inişe geçmişti.İniş sesinden korkan James'in ve MagnetHorn'un köpekleri havlıyordu.En sonunda diyara ilk adımlarımızı basmıştık.
Platorion Diyarı;Ruhlar Diyarı'na göre pek farklı değildi.Her yer bomboştu.Garip sesler gelmiyordu ama bazı yaratık sesleri yok değildi.Tek farklılık çorak bir yer olmamasıydı.Her yer ağaçlık ve sulaktı.Yer çekimi çok kuvvetliydi.Zıplamak imkansızdı ve kinetik enerji de bununla beraber bozulmuştu.Sadece yürümek ve koşabilmek mümkündü.
Aniden uzaklarda bir dev gördük.Onun yanına gidip bir gözyaşı almaya çalışacaktık ama tek gözlü değildi.Bir tek gözlü bulana kadar elimiz kolumuz bağlıydı.Akşam saatlerinde mutlaka bir tek gözlü bulmalıydık.Zaten Platorion'da tek gözlü devler daha baskındı.
Akşam saatlerinde hala doğru dürüst bir yol katedememiştik.Bir yaratık dahi yoktu.Loss sessizce:
-Bir şey buldum,gelin."dedi.Yaprakların arasından girdiğimizde uyuyan bir yaratık gördük.Yaratık kanlı dev dişleri ve yaralı ayaklarıyla çok korkunç durumdaydı.Bir ayıyı andırıyordu.Ama öyle bir şey olmuştu ki tüm tüyleri kırmızıydı.Köpeklerden birinin hırlamasıyla uyanan korkunç yaratık çığlıklarla üzerimize saldırmaya başladı!Loss ve Thiefless aynı anda bıçaklarını sapladılar.Yaratığın sustuğu sahne çok üzücüydü.Birden gök gürültüsü gibi sesler kulağımızda çınladı.Bize tek gözüyle bakan devin ayak sesleriydi bu!Onun evcil hayvanını bıçaklamıştık!Korkunç dev kendisine yakışır bir şekilde bağırdı.Tüm orman inledi ve tek gözlü canavar iki dev koluyla Thiefless ve Loss'u yakaladı.Ağzını açarken bir şeyi anladık.Onları yiyecekti!Bay Thorpan asasını kullanarak alevler çıkardı yine.Canavarın ayaklarına gidebildi ancak bu alevler.
-Kılıçları ayaklarına batırın!"diye bağırdı Sitarus.Raon,ben,Marly,Jane ve James aynı anda kılıçları sapladık.Avcı Gregor da bu diyarda zıplamaya çalıştı ancak dev cüssesiyle yere çakıldı.Bu iş olmayınca canavarın göğsüne balta fırlattı.Sitarus da kendi baltasıyla sağlamlaştırdı Avcı Gregor'un baltasını.Tek gözlü canavar aniden gelen darbeler karşısında yalpaladı.Bundan faydalanan MagnetHorn'un Sitarus'tan aldığı çekiçle canavarın gözüne geçirdiği korkunç darbe sonunda haykıran devi yere serdi.Göz kapağı tam kapanırken akan gözyaşını yine MagnetHorn tüpte yakaladı ve canavarın gözü kapandı ve bayıldı.
-Hemen ayılmadan gidelim!"dedi sessizce Sitarus.Apar topar hazırlanıp koşarak gemiye doğru ilerledik.Başarmıştık.Artık Christy'yi kurtarmaya bir adım daha yaklaşmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş ve Gelecek Arasında
FantasySıradan bir hayatı olan Michael'ın başına çok garip olaylar gelmeye başlar.Okulunda hiç popüler olmadığını düşünen Michael bir anda herkesin sevdiği biri olur.Bunun nasıl olduğunu çözmeye çalışırken gelecekte olduğunu fark eder.Bir gün odasına kostü...