Oldukça karanlık,sinsice korkunç ve birilerinin seni izliyormuş gibi hissedilen bir diyar olan Ruhlar Diyarı çok gizemli ve çorak bir diyardı.Sudan yoksun,Güneş'ten fakir ve tamamen dağdan oluşuyordu.İnsanların kanını donduran bu yer ruhların en güçlü olduğu dünyaydı.
Gemi inişe geçerken kalp atışlarımız hızlanmış,vücudumuz fazlasıyla adrenalin salgılıyordu.Bay Thorpan'ın son söylediği söz,olacaklar için bir haberci gibiydi.Köpekler bile korkmuş,içlerine kapanmışlardı.MagnetHorn'un sanal konuşmacısı ezberletilmiş iniş konuşmasını yaptı:
-Sayın yolcularımız Ultra Modulat PX 48 'Destroyer' inişe geçmektedir.Görevde başarılar...Issız ve korkunç;sessiz ama ürkütücü,çorak bir diyarın içimize sinen tereddüt duygusuyla bütünleşmesi sadece buraya özgü bir özellikti.İnişle beraber güvenlik moduna geçen geminin kapıları açılınca herkes sırayla ruhlar diyarına ayak bastı.Marly ile durumlarımı bir kenara atıp buraya yoğunlaşmıştım.James ve Jane kendi hallerindelerdi.Bay Thorpan da artık MagnetHorn'a alışmış,ondan yakınmıyordu.
Far-Tron'un atmosferi biz dünyalıları hiç etkilememişti.Ama ruhlar diyarına girdiğimiz andan beri akciğerlerimiz daha fazla oksijen istiyordu ve çok az da olsa midemiz bulanmıştı.Yer çekimi çok fazlaydı.Öte yandan MagnetHorn ve Bay Thorpan da diyarın basıncı ve yer çekiminden etkilenmişlerdi.
Fazla yer çekimi ruhların yerde kalmalarını sağlıyordu.Eğer bu olmasaydı ruhlar her şekilde diyardan diyara gezinebilirlerdi.Sanırım bu,diyarın ruhları hapsettiği tek şeydi.Ne de olsa onlar eskiden büyücülerdi.Bir büyücü her zaman bir kaçış yolu bulabilirdi.Ama bu doğal bir kilit olduğundan onu kıramıyacaklardı.
Diyarın üzerinde yürürken hissettiğimiz şey gitmişti.Artık alışmıştık.
Herkes bu çorak diyarı sessizce seyredip duruyordu.Etrafta ruhlar görünmüyordu ama seslerinden dolayı orada olduklarını biliyorduk.Bir ruhun yardımına ihtiyacımız vardı.Ama ne yazık ki hiçbirisi gözükmüyordu.Anlaşılan ilk hamle bizden olacaktı.
-Bunlar nerede?"dedi Bay Thorpan.
-Ortaya çıksanıza!"Bunun üzerine etrafdan gelen korkunç sesler arttı ve yankılanan sesin de gelmesiyle birlikte adeta yeşilliksiz ağaçlar titredi.Bir rüzgar başladı ve deniz varmış gibi dalgalardan gelen lodos başladı.Deniz yoktu ama bir lodosun başlangıcının aynısıydı.Bir ağacın kökleri birer birer kopuyordu ve aniden yere çakıldı.Tam ayaklarımızın dibine!Neyse ki kimseye bir şey olmadı.MagnetHorn:
-Bu gerçek olamaz.
-Ne oldu?"dedi Jane.MagnetHorn ise şöyle karşıladı:
-Uzaklara bakın bir dalga geliyor!Herkes dalgayı gördüğü anda oradan uzaklaşmaya başladı.Birden karanlık olan diyar daha da korkunç olan koyu maviye dönüştü.Dalga hiç durmadan bize yaklaşıyordu.Üzerinde opaklığını kaybetmiş birileri var gibiydi.Bize doğru öfkeyle bağırıyorlardı.Dev dalganın üzerinde sörf yapıyor gibi görünenler aslında ruhlardı!
Bay Thorpan:
-Herkes toplansın bunlar iyiye işaret değil.Ve eğer bizi yakalarlarsa ne yapacaklarını liderleri Fer bile bilemez!Hepimiz toplanmış koşuyorduk.Ama ruhların bizi yakalamaları an meselesiydi.MagnetHorn:
-Hey,bakın şurada bir tapınak var kapısı açık oraya girin!Son anda kurtulmuştuk.Kapıyı kapattık ve içeri girdik.Tüm sesler kesilmişti.Herkes toparlanmaya çalışıyordu.
-Ucuz kurtulduk."dedi James.
-Herkes iyi mi?"diye devam etti MagnetHorn.Herkes iyiydi.İçeride oturacak bir yer var mı diye dolaşıyorduk.Loş bir sarı ışık açıktı sadece.Ve bu gözlerimizi oldukça yoruyordu.Aniden bir ses geldi.Birisi bir şey diyordu çok kısık bir sesle.Ama hiç anlaşılmıyordu.Loş ışığın kaynağının ortasından bir ruh çıktı.
-Hoşgeldiniz Far-Tron'lular.Sizi uzun zamandır bekliyordum."dedi ruh sinsi bir konuşmayla.
-Sen de kimsin?"dedi MagnetHorn.
-Aranıza bir de BoynuzÇıkaran almışsınız."diye karşıladı.MagnetHorn bir öfkeyle:
-Türümüze böyle hitap etmek uzun zaman önce bırakıldı!"diye bağırdı.
-Bizi nereden tanıyorsun?"dedi Bay Thorpan.Sinsi ruh hiçbir soruya doğru cevap vermiyordu.
-Hahaha,yaşlı büyücü de mi?"dedi.Bir süre bekleyip devam etti:
-Sizi buraya gelirkenden beri izliyorum.O ruhlardan kurtulmanız için tapınağın kapısını özellikle açtım.Kralınız bir süredir gözükmüyor.Onu merak ettim.Nesi var?"
-Xproteus'un mor damar hastalığına yakalandı.Bunun şifa büyüsü için Aytekvor'u bulmamız gerek."diye cevapladı Bay Thorpan.İkisi arasındaki diyalog devam ediyordu.Ruh tekrar o korkunç sesini bizimle buluşturdu:
-Aytekvor'u en son içine şeytan girdiğinde görmüştük.O günden beri yeraltında.Yeraltı kapısını sadece ruhlar açabilir.Aramızdan hiçbiri buna cesaret edemedi."
-Seni tanıyormuyuz?"diye sordu Bay Thorpan.Ruh hepimizi şaşırttı:
-Benim adım Fer,ruhların lideri."-Sizinle konuşmak bizim için bir onurdur."dedi Bay Thorpan.
-Sakın,böyle söylemene hiç gerek yok yüce büyücü.Asıl benim bunu sana söylemem gerek.Ünün gitgide artıyor.Bazı ruhlar seni bir ilah olarak bile görüyor.Sen ruhlara haksızlık yapmayan yegane bireylerden birisin."diye karşıladı Fer.Bay Thorpan:
-Üzgünüm Aziz Fer.Christy bir süredir bu hastalığa yakalandı.Ve Aytekvor'u bulmak için yardımınıza ihtiyacımız var."dedi.Ruhların lideri Fer şöyle karşıladı:
-Bir şartım var.Anlayışına sığınıyorum ki hepimiz büyücü olmak istedik ama o faciada ruhlara dönüştük.Tekrar bir bedene sahip olmak isterim.Bunu da sadece bir Platorion tek gözlü devinin gözyaşı yapabilir.Bunu alıp bana Aytekvor'un kapısını açtıktan sonra verirseniz sevinirim.Siz o gözyaşını alırken ben de Aytekvor'un yeraltı kapısını bulacağım."Tam bunu dediği sırada içeri birileri daldı.Ellerinde çekiçler ve kılıçlarla Avcı Gregor,Raon,Sitarus ve madencilerdi içeri dalanlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş ve Gelecek Arasında
FantasySıradan bir hayatı olan Michael'ın başına çok garip olaylar gelmeye başlar.Okulunda hiç popüler olmadığını düşünen Michael bir anda herkesin sevdiği biri olur.Bunun nasıl olduğunu çözmeye çalışırken gelecekte olduğunu fark eder.Bir gün odasına kostü...