Gökyüzü yavaş yavaş aydınlanırken bilmem kaçıncı biramı tepeme diktim. Bira dudaklarımı yakarken dudaklarımı yaladım. Şişe bittiğinde ise diğerlerinin yanına attım. Sabah ezanı okunmaya başlamıştı. Geceden beri gözümü kırpmamıştım. Uykum yoktu ama kendimi çok halsiz hissediyordum. Sayıklamaları duyduğumda gözlerimi gökyüzünden ayırdım. Sonunda gözlerini açtığında beni görmeyi beklemiyordu ki göz bebekleri irileşti.
"Ne oluyor burada?" diye sordu gözlerini yarım yamalak açtı.
Omuzlarımı indirip kaldırdım. "Hiç."
Yataktan hafifçe doğruluk kafasını tuttu. Bir şeyleri hatırlamaya çalışıyor gibiydi ama olumsuz sonuç vermiş olacak ki bakışlarını yine bana çevirdi. "Hiç," dedi beni tekrar ederek. "Dün gece koridorda beni buldun."
Onu başımla onayladım. Öyle olmuştu. "Daha sonrası yok." Kafasını kaşıdı.
"Bayıldın," dedim önemsiz bir şeyden bahsediyor gibiydim. "Ben de tanıdık bir doktor buldum." Başımı arkaya attım. "O da tüm gece başında birisinin durmasını söyledi," yanaklarımı şişirdim. "Ben de tüm gece seni bekledim."
Bunu beklemiyordu ki bir an ne yapacağını bilemedi. Etrafa boş boş bakıp tekrar mavilerini bana çevirdi. "Önemli değil," dedim onu bu eziyetten kurtardım. "Sadece çok halsizim," dedim dudaklarımı ıslatarak. "Biraz burada uyusam olur mu?"
Beni duymamış gibiydi. "Evime nasıl girdin?"
Ofladım. Yardım edende suç. "Evine daha öncede geldiğimi biliyorsun."
Gözlerini kaçırdı. Daha sonra yataktan kalkıp üstüne tişört geçirdi. "Orada belin tutulur, yatakta uyu."
İtiraz etmeden yatağa geçtim. Pikeyi başıma kadar çektikten sonra uykuya teslim oldum.
"Öldü mü acaba?" diye fısıldadı biri. Ayak seslerini duyabiliyordum ama gözlerim açılmamakta direniyordu.
"Saçmalama," dedi bıkkın bir ses. Uzun bir süre sessizlik oldu tam uykuya yeniden dalacakken aynı ses fısıldadı: "Çıkalım odadan."
Kapı kapanma sesini duymadan tekrar uykuya daldım.
Gözüme gelen güneşle yüzümü buruşturdum. İstemeye istemeye gözümü açtığımda bir an nerede olduğumu sorguladım.
"Tabii ya," diye mırıldandım kendi kendime. Oldukça yavaş adımlarla yataktan kalkıp, banyoya ilerledim. Banyoda işlerim bitince mecburen aşağı kata inmek zorundaydım. Ayaklarımı sürüye sürüye aşağı indiğimde kesinlikle salonun ortasında beş tane takım elbiseli adam beklemiyordum.
Hepsinin bakışları bana döndüğünde çıplak ayaklarımı saklamak ister gibi geriye gittim. "Şey," dedim ne diyeceğimi bilemez gibi adamların yüzüne baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morganit
RomantikO kadar uzun süre konuşmadı ki bir an konuyu kapattığımı sandım. Elindeki taşı yavaşça baş parmağı ile okşadı. "Morganit" Gözlerini taştan ayırmadan konuşmaya devam etti. "Sana benziyor," yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi. "Bu taş, aynı sana...