Her şeyin başlangıcının aile olduğu söylenir. Her şeyi ailede öğrenildiği öne sürülür. Aşkın, sevginin, güvenin, saygının ve nefretin. Bu kadar olumlu duygularının yanında nasıl oluyor da olumsuz duyguları da hissedebiliyorduk? İnsanlar ikiye ayrılırdı; ailesini örnek alanlar ve onlar gibi olmak isteyenler bir de ailesi gibi olmak istemeyenler. İnsanların en büyük yarası her zaman aileleri olmuştur ve en kötüsü insanlar bu yaralarını yeni bir aile kurarak sarabileceklerini düşünmeleridir. Her ne kadar inkar etsek de bizler ailemizin birer yansımasıydık. Onlar bizim ruhumuzun en hastalıklı parçasıydı. O parçayı ruhumuzdan kazıyarak atmak istesek de kazıdığımız tek şey bizim ruhumuzdu.
Müziğin sesini daha çok açtığımda garip bakışları görmezden geldim. Titreyen ellerimle arabanın direksiyonunu hakim olmaya çalıştım.
"Arabayı benim kullanmamı ister misin?"
Bir an şaşkınlıktan direksiyon hakimiyetini kaybedeceğimi sandım ama neyse ki öyle bir şey olmadı. Gözlerimi yoldan alıp yan koltukta oturan bedene çevirdim. O kadar süredir zihnimle konuşuyordum ki Savaş'ın arabada olduğunu unutmuştum.
"Gerek yok," dedim gözlerimi tekrar yola çevirirken. Mavi gözlerini üstümde hissetsem de arabayı kullanmaya devam ettim.
Arabayı Savaş'ın evinin önünde durduğumda hiçbir şey demeden motoru durdum.
"Gelmek ister misin?" diye sorduğunda yine ona bakmadan kafamı olumsuz anlamda salladım. "İşlerim var."
Kaşlarının çatıldığını göz ucuyla gördüm. "Beraber olduğumuzu sanıyordum."
Beraber olmak nasıl bir şeydi? Sürekli birbirine hesap vermek beraberlik mi oluyordu, yoksa beraberlik birbirini herkesten, her şeyden korumak mıydı?
"Beraber hareket edeceğiz evet," dedim onu onaylayarak. "Ama her şeyi beraber yapamayız Savaş."
Soğuk parmakları çeneme temas edince ürperdim. Çenemden tutup başımı kendisine çevirdi. "Her şeyi beraber yapabiliriz."
Sen benim değil, sen Savaş'ın eserisin.
Ali'nin sözleri zihnimin en ücra köşesinde çığlık çığlığa bağırırken onları susturmak istedim.
Çenemi Savaş'ın parmaklarından kurtarmak için yüzümü biraz geri çektim. Savaş'ın eli havada kaldı, gözlerinden hayal kırıklığı geçti.
"Anladım," dedi havadaki elini indirirken. "Beni istemiyorsun."
Evet istemiyorum diye bağırmak istedi bir yanım. Diğer Tanya ise buna şiddetle karşı çıktı. Ona ihtiyacım olduğunu fısıldadı.
Kafamı iki yana salladım. Ona ihtiyacım yoktu.
Ama ona ihtiyacım olmadığı halde onu yanımda istiyordum bu doğruydu.
"İstiyorum," dedim sonunda. "Sadece şu an doğru bir zaman değil."
Ne demek istediğimi anlamadığını biliyordum ben de kendimi anlamıyordum. "Kendine bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyorsun," dedi beni şaşırtarak. "Kendini büyüdüğüne ikna etmek istiyorsun." Güldü. "Ama en önemlisi bunu kendin için değil başkaları için yapmaya çalışıyorsun."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morganit
Lãng mạnO kadar uzun süre konuşmadı ki bir an konuyu kapattığımı sandım. Elindeki taşı yavaşça baş parmağı ile okşadı. "Morganit" Gözlerini taştan ayırmadan konuşmaya devam etti. "Sana benziyor," yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi. "Bu taş, aynı sana...