-----------------------
Konuya hakim olmanız için önceki bölümleri okumalısınız.
Bu bölüm, "6: Stendarr Gözcüsü Tolan"ın devamıdır. Büyücü Mirabelle bölümleri de tavsiye edilir.
-----------------------
Dunstad Kalesi, Miğfer Yeli'nin Batısı
Tolan, büyük bir acıyla uyandı. Omuzundaki sızı devasaydı. İstemsizce elini omuzuna götürdüğünde, vampirin taktığı hançer yerinde yoktu. Üstelik hançer yarası, kirli bezlerle sarılmıştı. Şaşkınlıkla etrafına bakındığında, ilk fark ettiği şey demir parmaklıklar oldu.
"İyi misin ihtiyar?"
Odanın köşesinde bir herif, yere uzanmış meraklı gözlerle Tolan'a bakıyordu.
"Nerdeyim, kimsin?" zorlukla konuşabilmişti Tolan. Çok halsiz hissediyordu kendini.
"Dunstad Kalesi. Ya da artık cehennemin dibi." diye cevapladı herif. Karanlıkta yüzünü pek seçemese de, etrafına bakındığını görebiliyordu Tolan.
Doğrulup o da etrafına bakındı. Hapishanedeydi. Demir parmaklıkların ilerisinde, salonun ortasında büyük bir ateş yanıyordu. Diğer parmaklıkların bir kısmı açıktı, bir kısmıysa kapalı. Kapalı olanlarda insan silüetleri vardı.
"Ne işim var burada? Kimsin sen?"
"Getirip seni buraya attılar. Omuzundaki hançeri çekip yaranı sarmamı, yoksa şimdi öleceğimi söylediler. Ne fark edecekse? Arkadaşlarımı birer birer götürüyorlar." Herif, elini ısınmak için olsa gerek hızlı hızlı birbirine sürtüyordu.
Tolan, sonunda adamı seçebilmişti. Üzerindeki kıyafet bir haydut kıyafetiydi ve çamur/kan yüzünden kir içindeydi: "Vampirler. Bayılmış olmalıyım."
Haydut, duraksayıp Tolan'ın yanına geldi. Yakasından tutup sarstı:
"Yine gelecekler. Böyle konuşmaya devam edersen bizi alacaklar. O yüzden kes sesini amına kodumun çocuğu. Hangi loncanın üyesisin bilmiyorum ama senin yüzünden ölmeyeceğim, anladın mı beni!"
Bu esnada hapishanenin eski kapısı gıcırtılar eşliğinde açıldı. Haydut; aniden kapıya doğru bakınıp hızlıca köşesine, bir köpek yavrusu gibi çekilip yüzünü duvara döndü. İçeri girenleri kıyafetlerinden tanıdı Tolan. Gözcü Salonu'na saldıran vampirlerdi bunlar. Üstelik bu kaleyi de haydutların elinden almış olmalılardı.
Tolan, yaklaşan vampirleri şaşkınlıkla izliyordu. Elleri bellerinde sakince yürüyen iki vampir, diğer kapalı parmaklıklardan içeri bakındıktan sonra Tolan'ın olduğu yerin önüne geldiler. Tolan'ın gözlerine hiç bakmıyorlardı. Üzerine ve yarasına bakındılar.
"Bunu götürelim mi?" dedi Vampir diğer Vampire. O da burun kıvırıp cevapladı:
"Kanaması durmuş. Daha uzun süre idare eder. Şuradakiler oldukça güçsüz kalmış." deyip diğer parmaklığı işaret etti. Tolan'ı bu durum korkutmuştu. Sessiz kalması gerektiğini biliyordu.
Parmaklığı açıp içerideki yarı baygın iki haydutu aldılar. Sürükleye sürükleye kapıya taşıdılar. Sanki insan değil de çuval taşıyorcasına rahattılar. Daha sonra da kapıyı kapatıp kilitlediler. Tolan, tüm olup biteni şok içinde izledi.
"Ne yapıyorlar, sırayla yiyorlar mı?" haydut korku dolu sesle sormuştu. Umutsuzca.
"Bilmiyorum." Tolan sızlayan omzunu gayri ihtiyari sıvazladı. Ayı derisi paltosu ıslaktı. Onu da sürüyerek getirmişlerdi anlaşılan buraya. Nasıl ve nerede bayıldığını hatırlayamıyordu. En son hatırladığı, karlarla kaplı zeminde ölesiyle koşmasıydı. Belki de hayalinde olmuştu bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafak Muhafızı
Fanfikce+18 cinsellik ve şiddet öğeleri içeriyor. İç savaş yüzünden kaynayan bir kazana dönmüş; haydutların, savaş kaçaklarının ve entrikaların hüküm sürdüğü Tamriel'in en soğuk bölgesi Skyrim'de ortaya çıkmış efsanevi bir hikaye. Hikayemiz Helgen Faciası'n...