Tünkapısı Hanı, Miğferyeli'nin Batısı
Saliah bu sabah da erken uyanmıştı. Gürültüye tahammül edemiyor oluşu onu uykusundan alıkoyuyordu. Üstelik son günlerde Skyrim'in kuzey kesimi her zamankinden daha gürültülüydü. İsyancı Fırtınapelerin'li(1) askerler, Miğferyeli'nden doğudaki asker kamplarına giderken bu hana uğrayıp geçiyorlardı.
Her gece; geç saatlere kadar içip şakalaşıyorlar, Saliah'a sarkıntılık yapıyorlardı. Saliah çok güzel bir kadın olmadığının farkında olsa da, kuzeylilerin ona karşı bir çekim duyduklarının farkındaydı. Çünkü o, koyu esmer tene sahip bir kızılmuhafızdı. Kuzeylilerin evlerindeki yataklarının ve genelevlerindeki fahişelerinin çoğu açık tenli veya sarışın Skyrim'li kadınlardı.
Sarkıntılıklardan rahatsız olsa da egosunun okşanması hoşuna gidiyordu. Bu yüzden her sabah kalktığında odasındaki artık iyice buğulanmış aynasında saçlarını tarıyordu. Bir şafak muhafızı olması; onun kadın olduğu gerçeğini değiştirmese de Saliah güçlü ve kendine güvenen bir kadındı.
Alto şarabını yudumlarken gözü sıkıntılı bir halvette hanın merdivenindeydi. Çünkü Florent, bu sabah her zamankinden daha geç kalmıştı. Masada da bu sabah hancıdan aldığı İsran'ın mektubu vardı. Ne yaptıklarını, Neves'in hana ulaşıp ulaşmadığını sormuştu mektupta.
İsran onu, imparatorluk topraklarından(2) yolu kuzeye düşmüş Florent ve kuzeyli Neves ile birlikte göreve göndermişti. Yolları Vadikent'de ayrılmıştı Neves ile. Neves bir at arabası kan ile Tünkapısı Hanı'na gelecek ve buradan devam edeceklerdi. Neves'in İvar Köyü'nden(3) kendilerine haber uçuralı neredeyse bir hafta olmuştu ve bu durum Saliah'ın canını sıkıyordu. "Başına bir şey mi geldi acaba?" diye düşünmeden edemiyordu çoğu zaman. Neves; tıfıl bir kuzeyli olsa da ağzı iyi laf yaptığı için kurye işini ona vermişlerdi.
"Yine de Skyrim'in şu karmaşalı günlerinde ağzının iyi laf yapması, problemlerden kurtulacağın demek değil maalesef. Hancı bu sabah omleti acele yapmış olsa gerek pek lezzeti yoktu. Şarabın da tadı yoktu. Çok müşterisi olduğundan şaraplar mahzende beklemiyor; sürekli stoğu yeniliyor, beklemeyen şarap da tatlanmıyordu. Şarabından yudumlanırken bir yandan da hancının karısının sapsarı pırasa saçlarını izliyordu. Gece askerlerin kırdığı camları ve tabakları süpürüyordu kadın.
Kadını izlerken de parmaklarıyla saçlarını tarıyordu istemsizce. Skyrim'li kadınların kendisininki gibi güzel cildi olmasa da saçları çok güzeldi. Eğer Saliah saçlarını bir gün bile taramasa cadıya dönebilirdi.
Kadını izlerken merdivende bir çift eski deri botun çıkardığı ses dikkatini dağıttı. "Demek Florent uyanmış." dedi kendi kendine. Florent akşam çok içmiş olsa gerek ses tonundan modunun düşük olduğu belli oluyordu:
"Günaydınlar hanımefendi. Bir kahvaltı tabağı alabilir miyim?" dedi hancının karısına.
Kadın büyük bir yalancı gülümseme ile Florent'e başını salladı. Tünkapısı Hanı'nın sahibi, yoğun talep karşısında günlük odalarının fiyatını iki katına çıkarsa da, Saliah ve Florent 2 mislini vermişlerdi. Yalancı bir gülümseme de olsa somurtkan bir surattan daha iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafak Muhafızı
Fanfiction+18 cinsellik ve şiddet öğeleri içeriyor. İç savaş yüzünden kaynayan bir kazana dönmüş; haydutların, savaş kaçaklarının ve entrikaların hüküm sürdüğü Tamriel'in en soğuk bölgesi Skyrim'de ortaya çıkmış efsanevi bir hikaye. Hikayemiz Helgen Faciası'n...