☄ 10.Bölüm: Uyanış ☄

2K 123 13
                                    

Hellooo. Ben geldim okurlarım. Aslında şu ondan bundan diye yazmayı sevmiyorum ama gerçekten gerekli. Kısa ama güzel bir bölüm oldu :) İyi okumalar diliyorum öpüldünüz 😘

- TUNA'DAN -

Hızlıca çıkan Oğuz'un arkasından koşturuyordum. Ağlamasını kimse görmesin diye önümde depar atıyordu. Aklının hastanede kaldığı belliydi. "Oğuz dur!" diye bağırdığımda döner kapıdan dışarı çıkmıştı. "Bu halde gidemezsin!"

Bahçede hızlıca arabaya ilerlerken hala peşinden koşuyordum. "O kızı orada bırakıp gidecek misin gerçekten?!" Söylediklerime kayıtsız kalırken arabanın yanına çoktan varmıştı. Cebinden anahtarı çıkardı ve arabayı açtı. Arabaya binip hemen arabayı çalıştırdı. Koşup hızlıca yandaki koltuğa kendimi attım. Nefes nefese kalmıştım. Hastaneden sert bir şekilde çıkan arabayla koltuğa yapıştım. Bu hiç hayra alamet değildi.

Karargahın yoluna giren arabayla konuşmaya başladım. "Bence sakin olup albayla konuşmalısın. Ama bu kadar öfkeliyken olmaz." Direksiyonu tutan elleri kızarmıştı. Sesini çıkarmadı. Gaza yüklenince sustum. Bu bir nevi Oğuz'un dilinde sesini kes demek gibi bir şeydi. Kendimi tutamayıp tekrar konuşmaya başladım. "Berceste'nin durumunu bilmiyoruz. Belki korktuğumuz şey olmadı. Acele etme! Bu sefer belki bu gerçekleşmeyecek!"

"Kes sesini Tuna!" Dişlerinin arasından söylediği kelime beni susmaya zorladı.

Sert bir şekilde karargahın bahçesine girmesiyle bahçedeki askerlerin arabaya dönüşünü gördüm. Arabayı ani frenle durdurup kontağı kapattı. Kemerini çözüp kapıyı açtı. Ona ayak uydurmaya çalışsam da hızlıca arabadan çıktı ve binaya doğru ilerledi.

Oflayarak arabadan indim. Üzüldüğünü ve fazlaca sinirlendiğini biliyordum ama onun bu sinir harbi gerçekten kötü sonuçlar doğurabilirdi. Kaç kere sıyıran kurşunların izlerini bedeninde taşımasına rağmen bu huyundan vazgeçmiyordu.

Binaya girip önümdeki uzun koridorda ilerleyen Oğuz'un gidişini izledim. Albaya gidiyordu. Adım gibi emindim. Onu durdurmaya çalışsam da başarılı olamayacağımı da biliyordum. Büyük bir çocukla uğraşıyordum resmen! Ne vardı sanki hastanede kalsaydı!

Dinlenme salonuna yönümü çevirirken Osman aklıma geldi. Hastanede bırakıp çıkmıştık resmen. Telefonumu çıkardım ve aradım. İkinci çalışında açarken arkadaki uğultu kulaklarımı delmişti. "Nerdesiniz oğlum! Bok var gibi ortadan kayboluyorsunuz! Ne bok yiyeceğimi şaşırdım!"

"Karargahtayız. Oğuz direkt bastı gaza buraya geldik."

"Kalıbınızı sikeyim sizin! Hemen defolup gittiniz mi?!" Osman'ın bu sözüyle sinirlenmiştim. Sinirlenmesini anlıyordum. Ortalık o haldeyken kalkıp gitmiştik. Oğuz'un peşinden gelmekle çok iyi yapmadığımı da anlamıştım. Oğuz'un Berceste ölecek diye aklı çıktığını, ölse bile orada kalmak istemediğini biliyordum. Ama bunu Osman da biliyordu. "He göt herif keyfimizden dört köşeyiz şu an! Orada durumlar ne onu söyle!"

"Nasıl olabilir ki! Defne perişan halde. Küfredip duruyor zaten!  Berceste geri döndü ama durumu kritik! O Oğuz da her fırsatta kaçıyor ama sevdiğinin yanında bile durmuyor. İt herif!"

"Albayla konuşmaya geldi. Muhtemelen operasyon var. Hızlı ol Defne'yi sakinleştir ve gel." Osman'ın küfrettiğini duydum.

Yanlış MesajHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin