Bu bölüm yeni bölüm ne zamancılara gelsin....
Multide Oğuzcuğumuz.
- BERCESTE'DEN -
Yaklaşık iki haftadır boğuştuğum komitelerimin sonuncusuna yarın girecektim. Tam bir boşluğa düşmüş gibi hissediyordum kendimi. Ders çalışma boşluğu.
Hep aynı döngü devam ederken sıkılarak oturduğum sandalyeden kalktım. Bir yerlerim düzleşmişti vallahi. Gerindim ve odamdan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Hala lojmanda kalıyordum. Geçen hafta kapıma gelen belgede artık çıkmam gerektiği yazıyordu. Buzdolabına magnetle tutturduğum belgeyle yüz yüze gelince derin bir nefes aldım. Ne yapacağımı bilmiyorum. İşsiz güçsüz beş parasız bir tıp öğrencisiyim ben! Oturup ağlama isteğimi bastırdım. Böyle olmamalıydı. Ben güçlüyüm ve bunun altından da kalkacağım.
Annem olacak kadını aradığımda yurt dışında olduğunu öğrenmiştim. Ben annem var diye düşünmeye başlamıştım oysaki. Umudumu ondan da kesmiştim artık. Görüşmek de onu annem olarak görmek de kabul etmek de istemiyorum. Kısacası boku tam olarak yemiştim. Defneler bana tek cazip yerdi. Ama bunu da yapmak istemiyordum. Hem onlara yük olacak hem de kendimi fazlalık gibi hissedecektim. Tek başıma kalmıştım işte.
Gözümde büyüyen yaşı elimin tersiyle silip tekrar odama döndüm. Bunları düşünecek zamanım yoktu. Oturup sandalyeme dersime kaldığım yerden çalışmaya devam ettim. Aklımı oyalayan düşüncelerden kurtulamasam da.
- OĞUZ'DAN -
Toplantı odasındaki dosyayı incelerken bir yandan da bu adamı nerede gördüğümü düşünüyordum. Hatırla Oğuz hatırla. Daha önce nerede gördüm ben bu yüzü ya?
Düşüncemi bölen Osman'ın "Evreka!" nidasıyla ona döndüm. Ben gözümü devirirken Tuna olayın sorgusunu yapmaya başlamıştı bile. "Neyi buldun Osman?"
"Yer çekimini." Osman saçma bir sırıtışla bize bakarken içimden 'Ya Sabır' çekiyordum.
"Lan...." Tuna'nın önümde uzayan kolunu tuttuğumda Osman'ın yüzüne az bir mesafe kalan yumrukla bakıştığını gördüm. "Gençler! Sakin!" İkisine bakarak söylediğim kelimeler geri çekilmelerini sağlamıştı. Yuvarlak masanın ortasında duran fotoğrafı gördükten sonra Osman'a döndüm. "Dökül ne söyleyeceksen. Biz burada çene çalarken bu piç silah topluyor."
Osman kafa sallayıp konuşmaya başladı. "Hatırlıyor musunuz biz yaklaşık bir ay önce eğitime gitmiştik."
"Evet hatırlıyoruz Osman. Hızlı geç! Sabaha kadar seni mi... " Araya giren Tuna'nın bacağına vurarak onu susturdum ve cümlesini ben tamamladım. "... dinleriz canım niye dinlemeyelim DEĞİL Mİ!"
"İşte o seminerde benim nur topu gibi iki kankam oldu hatırlarsınız."
Tuna hızla ayağa kalkarken ben de onunla ayağa fırladım. "Kanka diyor ya! Oğlum döverim bak seni."
"Lan bir sakin be!" Tuna'ya döndüm. "Ne bu haller Tuna kendine gel!" Gözlerimi Tuna'dan alıp saçma sırıtışla oturan Osman'a döndüm. "Osman sen de anlat şunu düzgünce. Sinir etmeyin adamı be! Sizle mi uğraşacağım ben! Bir kız ne hale getiriyor sizi!"
"Ben sadece kanka diyorum bir şey yaptığım yok."
"Bok yok! Kız seninle flört ettiğini zannediyor! Yazık değil mi lan!" Kendini savunan Osman'a şimşek hızıyla cevap veren Tuna'yı duyduktan sonra artık bu konuda kesin fikrim gerçekleşmişti. O maviş kızı gerçekten seviyordu. Ama nasıl? Bu kadar çabuk mu diye düşünmeden duramıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Mesaj
General Fiction___TANITIM'DAN___ Kime: +9054******36 Mesaj: Benimle buluşur musun? Bir kahve içeriz belki. Saat 6'da Çengelköy'de. Çamlıkaltında bekleyeceğim. Numaraya baktım. Kahretsin! Son rakamı yanlış yazmışım. 6 değil 5 olacakmış! Gelen mesajla olduğum yerde...