Jeongin arabasından inip temiz havayı içine çekti. Ölümü, özlemi, sevgiyi, kızgınlığı, hüznü ve daha bir sürü duyguyu hissedebiliyordu bu havada."Hiç de temiz bir hava değil." diye sesli düşünüp arka koltukta duran iki çiçeği eline aldı. Çiçeklere bakıp hafifçe gülümsemişti.
Gülümsemesi yavaşça soldu ve gözleri doldu. Ağlamayacaktı. Dişlerini dudaklarına geçirip kendini sıkıp gülümsemeye çalıştı.
Kendine geldiğinde çiçeklerle beraber mezarlığa ilerledi. Jeongin ezbere bildiği yolu adımlayıp ailesinin mezarına gelmişti.
Sarı laleleri annesinin mezarının üzerine "En sevdiğin çiçeği aldım." diyerek bıraktı.
Elinde kalan gülü de babasınınkine koydu "Anneme gül hediye etmeyi severdin baba. Sana da gül getirdim. Ona verirsin."
Çiçekleri bıraktıktan sonra iki mezarın önünde teker teker eğildi. Saygısını sunmayı bitirdiğinde iki mezarın arasına oturmuştu.
Başını annesinin mezarına yasladı, bir elini de babasının mezarına koydu. Gözyaşlarının akmasına engel olamamıştı ama gülüyordu da.
"Biliyor musunuz? Hâlâ bir yerlerden çıkıp gelecekmişsiniz gibi hissediyorum. Siz gittiğinizden beri değişmedi bu his. Hepsi bir rüyaydı demenizi bekliyorum. Beklemeye de devam edeceğim galiba." Güldü.
"Bugün buraya size bir şeyler anlatmak için geldim. Merak ediyorsunuz değil mi? " Babasının mezarını eliyle sevdi.
"Oğlunuz artık yalnız değil. Yaptığı şey kimilerine göre yanlış da olsa oğlunuz yalnız değil artık. Yedi tane mükemmel insanla tanıştı. Belki onlardan birkaçını kaybedeceğim ama yinede hayatıma girdiler." Yanağından düşen göz yaşını eliyle sildi.
"Kısa süreliğine de olsa bu oyunu devam ettirip yalnızlığımı gidermek istiyorum. Çok bencilim değil mi?" 'Hayır' dediklerini duymuştu sanki Jeongin. Sadece içini rahatlatmaya çalışıyordu belki de.
Telefonunun çalmasıyla konuşması yarım kalmıştı. Arayan kişinin kim olduğuna bakıp telefonu kapatmayı düşünüyordu.
Ekranda yazan 'Chris' yazısıyla duraksadı. Kalp atışları hızlanmıştı. Annesi ve babasının mezarına bakış atıp biraz bekledi. Telefon kapanmayınca açmıştı.
"Selam Jeongin, nasılsın?" Jeongin hızlı konuştuğu için gülümsedi.
"İyi sen?" Daha yeni ağladığı için sesi bozuk çıkıyordu. Chris'in fark etmemesini umdu.
"Sesin niye bozuk geliyor? Hasta mısın? Yoksa ağladın mı?" Jeongin yukarıya alaycı bir bakış attı. Tanrıya attığı benimle dalga mı geçiyorsun bakışıydı bu.
"Biraz ağladım ama sorun yok." Burnunu çekti.
Chris kaşlarını çatıp "Nasıl sorun yok? Neredesin? Bana anlatabilirsin biliyorsun değil mi?" demişti.
Jeongin garip hissediyordu. Normalde böyle sorular soran insanları terslerdi. Kendisinin hayatından onlara ne diye düşünürdü ama Chris farklı hissettirmişti.
Chris'in onunla ilgilenmesi, onu merak etmesi kendisini iyi hissettirmişti.
"Sadece..." Jeongin söyleyip söylememek konusunda tereddüt etmişti. Söyleme kararı aldı. "Sadece anne ve babamın mezarına geldiğim için ağladım. Farklı bir olay yok." Cümleleri önemsemiyor gibi gözükse de konuşurken sesi titriyordu.
Chris bunu da fark etmişti. "Kusura bakma, yanlış zamanda aramışım. Yanına gelmemi istersen gelebilirim."
Jeongin ailesinin mezarına amcasıyla bile gelmemişti. Burası onun özel alanıydı Chris'i çağıramazdı.
"Hayır gerek yok ama dışarıda buluşabiliriz. Zaten gidecektim." Ayağa kalkıp üstünü silkeledi. Mezar taşlarına öpücük bırakıp ağaçların çevrelediği yola geri dönmüştü.
"Olabilir. O zaman bir kafeye gidelim. Sen seçebilirsin."
"Yakınlardaki bir yerin konumunu atıyorum orada buluşalım..." Jeongin duraksadı "Ve Chris teşekkür ederim."
"Ne için?" Chris evinden çıkıyordu. Zaten yeni işten çıktığı için üzerindeki kıyafetler düzgündü.
"Yanımda olduğunu hissettirdiğin için." İkisi de telefonun diğer ucundan gülümsedi.
❄️
Jeongin kafede oturmuş Chris'i bekliyordu. Bir süre sonra kapı açılma sesi duymuş o tarafa döndüğünde Chris'i görmüştü.
Gülümseyip elini kaldırdı "Buradayım." Chris de onu görmüş başıyla selam vererek yanına ilerlemişti. Jeongin'in yüzünü inceliyordu.
Hâlâ mutsuz mu yoksa kendine geldi mi? Çok ağladı mı? Ona nasıl destek olacağım? Bugün de çok güzel, yüzü nasıl bu kadar mükemmel olabilir?
Zihninden bunlar geçiyordu Chris'in. Masaya ulaşınca analizlerini bırakmıştı. Jeongin'e bu sefer sesli selam verip karşısına oturdu.
"Çok güzelsin." dediğinde Jeongin utandığını hissetti. Hafif sırıtarak "Güzel mi?" dedi.
Chris başını sallamış masanın üstünde duran Jeongin'in elinin üstüne kendi elini koymuştu "Evet, hayatımda gördüğüm en güzel insansın."
Jeongin sesli güldü. Chris'in elinin altında duran elini ters çevirip ellerini birleştirdi "Bu kadar mükemmel olmak yormuyor mu Chris Bey?"
Chris bir süre düşünüyor gibi yapmış "Biraz. " demişti. Gülüştüler. Ardından ellerini bırakıp garson çağırmışlardı.
Sipariş verip bir süre havadan sudan sohbet ettiler. Kahveleri gelince havadan sudan sohbetleri yarıda kalmıştı.
Jeongin'in bir anda modu düştü. Chris'in dediği şeylere zorla gülümsemeye çalışıyordu. Chris bunu fark ettiğinde kaşlarını çatmıştı.
"Bir sorun mu var Jeongin?" Jeongin bakışlarını kaçırdı. Ne sorunu olduğunu bilmiyordu. Ailesine olan özlemi artık fazla gelmeye başlamıştı ve Chris ona ailesi yanındaymış gibi hissettiriyordu.
İkisi birleşince ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Chris hiçbir şey demeden sandalyesinden kalkmış Jeongin'in yanına oturmuştu.
Jeongin hâlâ ona bakamıyordu. Omzuna sarılan kolu hissetti. Ardından bir el başını güzel kokulu bir göğse yaslamıştı.
Chris giydiği ceketi Jeongin'in yüzünü kapatacak şekilde açtı. Dışarıdan biri onu göremezdi.
"Burada ağlayabilirsin Jeongin. Kimse seni görmez, kimse sana bir şey demez. Duygularını saklamana gerek kalmaz. Eğer kendini mutsuz hissediyorsan bana söyleyebilirsin senin için kalkan olurum. Seni elimden geldiğince rahatlatırım. Söz veriyorum."
Jeongin sessiz bir şekilde gözyaşlarının dökülmesine izin verirken kollarını Chris'in beline doladı. Chris hafifçe gülümsemiş onu rahatlatmak için omzunu sıvazlamaya başlamıştı.
Jeongin Chris'e güveniyordu. Kokusu onu rahatlatmıştı. Yaslandığı göğsün altındaki kalp atışları samimiyetini kanıtlıyordu zaten.
Gözyaşları dinene kadar orada saklandı. Chris de ona bir şey demedi. Koskocaman kafede sadece onlar vardı sanki o an. Herkes kaybolmuştu.
Jeongin'in omzunu sıvazlayan Chris, Chris'e her saniye daha fazla sokulan Jeongin ve onların pırpır eden kalpleri...
👤👈🏻
Duygusal bir bölüm oldu sanki biraz. Hepimize bir Chris lazım bence. Neyse malum soruyu anladınız siz isterseniz cevap verin.
Seviliyorsunuz💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pick Me
Fanfiction»Jeongin yalnızlıktan sıkılmış mükemmel sevgiliyi bulmak için yasadışı bir siteye başvuru yapmıştı. Eşleştiği 7 erkekten hangisi ona daha çok uyuyordu ve Jeongin hangisini seçecekti? |Jeongin x Skz| *Uyarı: Ficte ana karakter Jeongin o yüzden ship...