"Şuna bak, buraya ghost bakışlar atıyor." Raisa rahatsız olmuş gibi omzunun üzerinden arka tarafa dönüp dik dik o kızlara baktı.
Yanında oturan Jeno da Raisa'nın dikkatini çekmeye çalışıyordu. "Bence paranoyaklık yapıyorsun."
"Sen önüne bak. Bir daha bakarlarsa gidip soracağım ne bakıyorsunuz ayı mı oynuyor diye."
"Çok agresifsin ya. Sakin." Diye homurdandı Lily, çimlerin üzerine serdiğimiz piknik örtüsüne yayılarak yatmış Hyuck'un ağzına şeftali dilimi tıkıştırıyordu.
"Valla ben söyleyince ağzıma vuruyor." Jeno kısık sesle sanki Rai duymayacak gibi söylerken bunu dudağını gösteriyordu.
"Jaemin niye o kızla konuşuyor? Sabah da gördüm." Raisa hâlâ onlara bakmaya devam ediyordu. Hâlâ. Ve benim başıma ağrılar girmiş parti bile vermeye başlamışlardı.
Jeno, Raisa'nın baktığı yere baktı. "Hangi kız?"
Raisa elini kaldırıp avucunu onun yüzüne yaslayarak önüne çevirdi. Çatıktı kaşları. "Sana mı dedim? Ne bakıyorsun? Hem kaç tane kızla konuşuyor olabilir ki Jaemin?"
Jeno bıkkınca gözlerini irice açarak önüne dönüp kuru meyvelerden ağzına attı. "Bilmiyorum ben."
"O sarı çubuk kraker olan kız mı? Ortak ödevleri varmış." Hyuck gözleri kapalı, ağzı açık konuşurken Lily onun ağzına meyveyi bırakacaktı ki meyveyi kendi ağzına atıp ona tip tip baktı. Hyuck hiçbir şey anlamamış gibi gelecek meyveyi beklerken gözlerini açıp ona bakmıştı.
Ortak ödevleri varmış. Şaşırmadı. Hep öyle olur çünkü.
"Bana bakın," Rai lider ruhuyla elini masaya-ya da yere - koydu. "Bizden birini o kızlara kaptırmayacağız anladınız mı? Kaptırmam. Kaptıramam!"
"Neden ki? Jaemin free. İstediğini tavlar çocuk." Hyuck doğruldu yerinden konuşmaya devam ederken. "Hem ortak ödev fikri iyiymiş. Birbirlerinin evine falan giderler, oradan koltukta başlar ilişkileri sonra da-" Hyuck susmaya niyeti yok gibi konuşurken Lily onun karnına elinin tersiyle geçirdiğinde acıyla inledi.
"Free mree anlamam ben. O kızlar... Çok itici." Raisa yüzünü buruşturdu. "İtici işte."
"Sakin ol. Jaemin kolay kolay kız tavlamaz o kalp ağrısından sonra." Jeno dalgınca konuşurken sözleri aklıma takılıp kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
Zihnimdekine de yem oldu bu. Hadi düşün bakalım ne kalp ağrısı, kimin kalp ağrısı bu diye... Sanki düşünecek başka hiçbir şey yokmuş gibi.
"Ne kalp ağrısıymış, bu buz dağının?" Ortaya soruyu atınca Jeno tuttu.
"Lisede bir kızdı. Kim olduğunu bile söylememişti. Bir Mark biliyor. Biricik Hyungu." Dedi imayla. Jaemin kendi de demişti en yakın arkadaşının salak Mark olduğunu. Biricik hyungu.
"Eminim gördüğü her kızda onu arıyordur da ondan dadanıyordur herkese, bu kız gibi." Dedim ilerde bankta yan yana oturmuş konuşmaya devam eden onlara, sırtımı ağaca yaslamış kollarımı göğsümde toplamış bakarken. "Psikoloji işte."
"Mantıklı." Diye mırıldandı Raisa sonunda onlara bakmayı bırakıp önündeki meyve suyuna uzandı.
"Bir an önce ders çalışmaya başlamalıyım ya. Ingilizceden nefret ettiğimi söylemiş miydim?"
"Ben seviyorum." Diye cevapladı Lily'yi, Raisa. "Çalışmaya gelsene. Ev boş zaten."
"Bu bir date teklifi miydi? Aldatılıyor muyum?" Diye araya girdi Hyuck, dirseğini yere koymuş uzanmaya devam ederken ona bakmayan Lily'yi sinsice izliyordu.
Lily Raisa'ya dönük gözlerini bana çevirdi. "Ne yapalım biliyor musunuz? Buna ihtiyacımız var, hem Rai'nin evi de hazır boşmuş. Kızlar gecesi yapalım. Pijama partisi. Ben Rom'lu bir kokteyl biliyorum ondan yaparım. Gizli numaradan milleti işletiriz. Balkonda tüttürüp gelen geçeni izleriz."
"Ne?" Hyuck'un ilk tepkisi buydu. "Nasıl ya? Bizsiz kızlar günü?"
"Çok istiyorsan fazlalığını aldırmak şartıyla bize katılabilirsin Hyuck, hiç sorun yok." Raisa'nın dediğiyle aynı anda gülmeye başladık. Hyuck bize gözlerini deviriyordu.
Kahkahamız güçlü çıktığı için çevredekilerin dkkatini çekmeyi başarmıştı ki gözlerim o an oraya kaydı dalgınlıkla. Jaemin bana dönük oturuyordu, yanındaki kız ona bakıyor ve sırtı bu tarafa dönüktü. Jaemin'in kısık bakışları yüzümde gezinirken gülüşüm soldu, dişlerimi sıktım kaşlarımı çatarken.
"Kızlar gecesi dünyadaki en eğlenceli aktivitedir o yüzden dedim. Hemen fazlalık falan olmuyor yani Raiciğim. Ayıp ediyorsun."
"Yok haklısın Hyuck." Dedi Jeno. "Fazlalığını aldırmasına gerek yok aslında hiç."
Ve Hyuck meyve suyu kutusunu onun kafasına attığında savaş başlamıştı.
Çocuk gibi itişip kakıştılar. Kızlar onlarla ilgilenirken ben oturuyordum sırtımı ağaca yaslamış, ayaklarımı uzatmış. Bakış açıma giren bankta kızın tek başına oturuyor olduğunu görünce kaşlarım çatıldı. Jaemin nerdeydi?
"Beni mi arıyorsun?"
Bir an dibimden gelen sesle irkilip elimi ağzıma götürdüm çığlık atmamak için. Kafamı soluma çevirince benim yaslandığım ağaca yaslanmış benim gibi oturan Jaemin'e irice açılan gözlerimle bakakaldım. "Şaka mısın sen ya?"
"Korkuttum mu?" Kaşları havalandı.
"Yok ne korkması. Azrail'le el ele tutuştum az önce."
Elindeki küçük su şişesini bana uzattı. "Hiç içmedim daha, al."
"İstemez. Benim var." Kendi su şişeme uzanıp diklerken bizimkiler uzaklaşmıştı ancak nereye gittikleri konusunda bir fikrim yoktu.
"Sorumu cevaplamadın." Bana yaklaştığını hissedince ona döndüm. Ellerini çimlere bastırmış biraz daha yakın oturmuştu. Ona çatık kaşlarımla bakmaya devam ettim. Siyah saçları dağınıktı. Gözleri hep yeni uyanmış gibi görünüyordu.
"Hangi soruyu?"
"Dedim ki, beni mi arıyorsun?" Gözleri yüzümde dolanırken rahatsız hissetmiştim.
"Seni neden arayacakmışım ben?"
"Bilmem." Kaşları havalandı. "Bir şeye ihtiyacın vardır belki."
"Ne ihtiyacı?"
"Açık konuşmamı mı istiyorsun?" Sesinde gizem vardı. Bakışlarında da.
"Sapık mısın?"
"Biriyle ilgilenmek sapıklık mı? Biriyle. Sadece birisiyle."
Duraksadım. "Benimle mi ilgileniyorsun?"
"Belli değil mi günlerdir?" Dediğinde sesinde ciddiyet bana inandırıcı gelmiyordu. Bana bu dünyada ne inandırıcı geliyordu?
"Neden benimle ilgileniyorsun peki?"
Kaşları çatıldı. "Bunun nedeni olmaz ki. Dikkatimi çekiyorsun. Bana uzaktan bakıp duruyorsun. Çok inatçı ve hırçınsın."
Sözleri mideme bir yumruk oturmasına neden olurken ifademi bozmamakta kararlıydım. "Senin dikkatini herkes çekebilir. Aklını da çelebilir. Benimle ilgilenmeyi kes. Git o sarı çubuk krakerle takıl. Benden sana fayda gelmez. O takılınacak kızlardan değilim ben."
Gözlerime pürdikkat baktı. Bir an suçlu hissettirdi bu bakışıyla bana. Manidar bakıyordu. Bir şeyler anlatıyordu. Dudakları her an burukça yukarı kıvrılacak gibiydi. Siyah gözleri parlıyordu. "Tahmin ettiğim gibisin. Beni şaşırtmanı isterdim ama sen beni şaşırtırken bile eminim ki laflarını bıçak biler gibi bilersin." Diye mırıldandı kısık tonda, sonra da yerinden kalkıp gitti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Fell In Love In October
Fanfiction"Karanlıkta dua edenlerin sesini kimse duymaz, der. Karanlıkta dua edersen, Yaratıcı'ya daha çabuk gider. Ama beni bu halimle Yaratıcı bile kabul etmez." © kayipdoktor | 2020