19 : don't hurt me

483 72 87
                                    

yıldıza basıp yorumlar bırakırsanız çok güzel olur çok mutlu olurum öpücük cilekli şaraplar **

🎵addict - don't hurt me

Yaşamanın çok başka bir acısı var

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaşamanın çok başka bir acısı var.

Nefes aldığın her an o hayatını cehenneme çeviren zihninden yükselen sesler çıkmaz sokaklara düşürüyor önce. Bir takım yaşayan insanlar var ölü olanların üzerinde, orada, zihninde. Elbette.

Bu, üst üste yemek yiyip mideni şişirmeye benzemiyor. Belki verdiği rahatsızlık aynı ama değil işte, aptalın teki kalbine girebiliyor yaşarken. Bu her şeyi alt üst etmeye yeter. Bu, kendi katilin bile olmaya yeter bazı zamanlar.

Kendi katilim olamamıştım. Ne yazık ki.

Bakışlarım nasıl görünüyordu bilmiyordum ama odamda birden fazla kişiyi görmeye ne alışkın ne de hevesli olduğumdan pek hoş olmamalıydı. Renée vardı sürekli yüzüne yumruk atmak istediğim yanında Mark vardı ki onu boğmak istiyordum bir kaşık suda, Raisa, Jeno; Hyuck, Lily. Tam kadrolardı. Biri eksikti yalnızca.

"Bugün nasılsın?" Renee'nin sakin tondaki sesi beni deli ediyordu.

Sakin olmam gerekiyordu ama sakin olmak bile beni deli ediyordu şu durumda. İnsan görmek istemiyordum. Yaşadığımın yüzüme vurulmasının bana bu denli hayal kırıklığı verebileceğini tahmin bile edememiştim.
Bu benim hayatımın çoktan bittiğinin bir göstergesi değil miydi yani? Bu kadar hayal kırıklığı hayatımın da kırıklığı paramparça oluşu demek değil miydi? Hâlâ mı? Peki.

"Alarmla kurulmuşsun gibi şunu sorup durmana gerek yok." Dedim ters ters.

Tıpkı Twilight'da Bella'nın dönüşümü sonrasında elleri karnında birleşmiş öylece yatarken herkesin başında vampir olarak uyanmasını beklerkenki o sahne canlanmıştı kafamda. Ama ben sonunda ayaklanıp o aslanı avlayamayacaktım.

"Formundan düşmüyorsun kanka." Kıkırdadı Hyuck, bir elini Lily'nin omzuna atmış diğer elini eşofmanının cebine sokmuştu.

"Sen niye geldin? Başımda ölüler diyarına gidip gelmiştir bu yarı ölü sayılır aman konuşmayalım kıçımızı tehlikeye atarız diyen sen değil miydin hastanede?"

"Sen bu cümleyi aklında nasıl tuttun yuh aaa-" Lily Hyuck'un ağzını kapattı küfür kaçacağını öngörüp. Sonra çekti. "Sen nasıl duydun onu kızım?"

"Cidden bunu dedin mi Donghyuck?" Raisa ruhsuz bir tonlamayla konuştu ona atfen, aynı zamanda kollarını göğsünde toplamıştı. Düzensizlikten nefret ettiğini biliyordum başak burcuydu, bazen onu Hermione'ye benzetiyordum.

"İşitme duyusu bilinç kaybında en son kapanan duyu." Diye bilmiş bir şekilde konuştuğunu gizlemek için yine sakince konuştu Renee. Nedense şu an ona ayrı bir gıcık oluyordum. Hastanede stajyerlik yaptığını gördüğüm içindi belki. Belki beni kurtaran-buna nasıl kurtarmak denir ki?- bir kişi de o olduğu içindi.

We Fell In Love In October Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin