KISIM 1 - BÖLÜM 1: SIFIR NOKTASI

315 15 8
                                    


RUH GÖÇÜ

Hayatındaki her şey sarpa sardığında Lara, bunun kendisi için bir evre olduğunu düşünmüştü. Tüm o rüyalar ve arılar gerçeklik algısını yıktığındaysa, bunun bir son olduğunu. Batı Anadolu'nun dört bir yanında doğada birey ve toplumun sırrını keşfedeceği ve böylece kendisine göçeceği ise aklının ucundan bile geçmemişti.



-


KISIM BİR: "ARI"


adı olmayan yerlerde

ne in

ne cin

ne beni âdem

zamanlar içinde

kuşlar uçuyor

kervanlar geçiyor

bir iğne deliğinden

çarşılar kuruluyor

sarayları oyuncak

insanları karınca şehirler

zamanları gördün mü

bir iğne deliğinden?

adımı unuttum

adı olmayan yerlerde

geçip gidenlere bakarak

Adımı Unuttum, Asaf Halet Çelebi

1

Günlerimi almış bir yolculuğun sonunda güneş, Akdenizliliğin verdiği o kavurucu, kurutan suretiyle tepedeyken gözüme kıyıda köşede kalmış bir küstüm otu çarptı. Gökten üzerine düşen sarı hareleri aşarak ona doğru eğildim, dokunsam mı diye düşündüm. Yeşil damarları arasından artık hissedebildiğim o şifa veren nefesi havayla bir olurken bilincimin arka sahnelerinden kalmış bir soru tekrardan doğuverdi. "Otun küseni mi olurmuş?" Bu sorunun yarattığı içgüdüsellikle birlikte işaret parmağımı merak ve keşfetmenin heyecanıyla ota değdirdiğimde yaprakları tıpkı domino taşları gibi içine kapanıverdi. Olurmuş demek, diye merakımı giderdiğim vakit güneşin yakıcılığı ile bütünleşmiş bir rüzgar esti. Ellerimi belime yerleştirip kafamı kaldırdım birkaç saniye içerisinde bambaşka bir forma ulaşmış ottan ve etraf kendini gözlerime sundu. Kendime nerede olduğumu hatırlattım. Cennetten bir köşe gibiydi, hatta benim cennetimin bir köşesiydi bu yer. Tepelerin ardından kıyıya vuran dalgaların yaşamın devam ettiğini hatırlatan sesi bir uğultu misali merhabalaşırken kulaklarımla gözlerim kendiliğinden kapanmaya çoktan karar vermişti bile. İçime işledi; sessizlikten bir ses, kimsesiz kuşların hepimize ait cıvıltıları, çıplak bacaklarımı gıdıklayan çiçekler, ayak tabanıma sımsıkı sarılmış toprak. Damarlarımdan akan kan cennetimin hediyeleriyle sakinleşiyordu. Öte yandan bu hediyelerin getirisi olan huzur; beni tablonun bütününü görmeye sevk ediyordu. Düşünmeye. O an anladım ki kaybettiğim ya da reddettiğim her ne varsa, bunların tümü kendimi burada bulabilmek için yapılmış fedakarlıklardı. Biliyordum. Bu güneşin ışığı işlerken tenime, bu çiçeklerin kokusu beslerken içimi ve bu rüzgar beni kendimden bir kez daha soyarken biliyordum işte artık. Aynadaki yüzüme dakikalarca odaklanıp da bir yabancıyı aklımdan geçirircesine bu karşımdakinin kim olduğunu sormayacaktım bundan böyle. Tanıyamasam da onu kimi zaman artık ana vatanının ben ülkesi olduğunu bilecek, ona sarılabilecektim. Tıpkı şimdi eteklerimden içeri dolan esinti gibi onun teninin her gözeneğine nüfuz edebilecek ve sarsabilecektim hatta omuzlarını: "Bensin, bendensin."

RUH GÖÇÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin