KISIM 1 - BÖLÜM 2: VIZILTI

77 10 10
                                    

2

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




2

Gecenin yavaş yavaş söküldüğü, yerini aydınlığa bırakmak üzere göç ettiği saatlerdi. Deren'in evinin havadar terasında, Maslak'ın az da olsa hala yerine beton kuleler dikilmediği arazilerini seyir halindeyken arada bir konuştuğumuz kelimeleri hariç tutarsak sessizlik içerisindeydik. Deren elindeki iki porselen kupanın birini bana uzattığında ıssız yoldan son hız geçen bir arabanın çıkardığı gürültü, sessizliği bozmak için biçilmiş kaftandı.

Yanıma yerleşirken "Burada yaşamaktan nefret ettirdiler." dedi Deren. Kupamdaki çaydan bir yudum aldım, gözlerim karşıdaki imarsız alana dikiliyken başımla onayladım onu. "Tam diyorsun ki sessizlik, huzur; şerefsizin teki saate falan bakmadan hız yapıyor. En başa dönüyorsun."

"İstanbul için iyi bile bu," dedim bitişiğindeki paketten bir sigara çıkarmaya yeltenerek. Hava iyice serinlemişti, üzerimize geçirdiğimiz şallar etkisini sabah serinliğiyle yitirmeye başlar gibiydi. Dudaklarımın arasındaki sigarayı boştaki elimle tutuşturdum, bir nefes çektim. Ne gündü ama.

"Orası öyle tabii," diye onayladı beni. "Ya ön cephede oturuyor olsaydım? Bir yığın beton. Hoş, içlerinden biri de benim oturduğum ya."

"Lafı ağzımdan aldın." Büyük bir yorgunluğa rağmen hafifçe sırıttım. Deren beni Çengelköy'deki ara sokağın tekinden alıp evine taşıdığından bu yana saatler olmuştu ve hala doğru dürüst bir şeyler konuşmamıştık. Bunun sebebinin ilk saatlerde sadece ağlamam olduğuna karar verdim içten içe. Garipsedim. Öte yandan kendimi bildim bileli, ailem dahi olsa kimsenin önünde ağlamazdım ben. Saatlerdir yaşadığım sinir boşalması, beni başka birine mi dönüştürüyordu ne?

"Düşünüyorum da," dedi düşüncelerime tercüman olur gibi. "Yaşadığımız her şey bizi bir başkasına dönüştürüyor. Anbean bir farklı yabancıyız sanki kendimize."

"Bu kez lafı aklımdan aldın," diye yanıtladım onu, belli belirsiz bir şaşkınlık içerisinde. İçeriden sızan gece lambasının ve yoldaki sokak lambalarının ışığı dışında etraf kapkaranlıktı. Bundan, yüzüne bakınca bir başkasını görür gibi oldum, hiç tanımadığım ama güvenmem gereken biri gibiydi. Kaşı, gözü, burnu; bambaşkaydı. Belki biraz daha aydınlanabilse onu anlama şeklim değişecekti. Değişecekti, dediklerine kulak verme payım, bilme payım ama yok; bir başkası, büyük bir anaçlıkla dolu, bana tavsiye verir gibiydi.

"Bugün yaşadıklarınla ilgili konuşmak ister misin, Lara?" Muhtemelen Deren'i de saatlerdir konuşmayıp huzursuzluk geçidine sokmakla bunaltmıştım. "Olur," dedim mırıldanır gibi. Konuşmanın iyi geleceğini biliyordum.

"Ne geçiyor aklından?" Aramızda duran paketten o da kendine bir sigara aldı, çabucak da yaktı. Sigaranın alevi incecik bir aydınlık sağlasa da umduğum gibi değildi, karşımdaki o çok tanıdık ama çok yabancı kişi; hala bana bilinmezlikten sunulmuş bir armağan hissi yaşatıyordu.

RUH GÖÇÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin