𝟏𝟔

268 40 15
                                    

İçimden aptallığıma sövüyordum. Anahtarımı evde unutmuştum, içeri girmemin tek yolu zili çalıp Karin'i uyandırmaktı ancak bu yaşananların üstüne onu rahatsız etmek istemiyordum. Cüzdanım ya da kredi kartlarımdan biri yanımda olsaydı bir otele gidebilirdim ancak bu durumda bunu yapmam imkansızdı. Ayrıca yanında kalmayı teklif edebileceğim kimse yoktu. 

Haruto bir süre düşünmesinin ardından kafasını bana çevirip konuştu.

"İstersen senin için bir otel ayarlayabilirim."

Hiddetli bir şekilde kafamı salladım.

"Hayır, bunu kabul edemem. Zaten seni yeterince yordum."

Haruto tekrar mükemmel gülümsemesini bana sundu.

"Aedin, kaç defa söylemem lazım. Kendim istemeseydim yanına gelmeyi teklif dahi etmezdim. Kendini suçlamaktan vazgeç."

Ardından kısa bir süre daha düşündü.

"Bir fikrim var. Benim kendi evimde kal. Orası zaten temiz ve kalınmaya hazır. Bu yüzden benim için sorun olmaz."

Kafamı eğip, düşünmeye başladım. Daha iyi bir seçeneğim yok gibi gözüküyordu. Bu nedenle hafifçe kafamı sallayarak kabul ettiğimi gösterdim.

Arabayı çalıştırdı ve ilerlemeye başladık.

Geldiğimiz lüks siteye göz gezdirdim. Güney Kore emlak fiyatları bakımından oldukça uçuk bir şehirdi. Bu siteden bir ev almanın maliyetinin ne kadar çok olacağını tahmin edebiliyordum.

Arabayla içeri girmemizin ardından blokların birinin önünde durdu ve arabayı parketti.

Arabadan indikten sonra onu takip etmeye başladım. Binanın kapısından içeri girip, asansöre ilerledik.

Asansörün büyük aynasında kendime baktım. Göz altlarım uykusuzluktan morarmıştı, saçlarım dağınıktı ve kıyafetlerim özensizdi. Üşüdüğüm için Haruto'nun verdiği kaban bana oldukça büyük gelmişti ve abes bir görüntüye neden olmuştu. Ayrıca soğuk havadan dolayı burnum ve yanaklarım kızarmıştı.

Görüntümden utanç duyup kafamı çevirdim. Asansörün 15. Katta durması ile Haruto'nun peşinden dışarı çıktım.

Sağ taraftaki dairelerden birinin önüne ilerledi ve kapıyı açtı. Koluyla içeri geçmemi işaret etmesi ile tedirgin adımlarla içeri girdim.

Peşimden gelen Haruto az önce çıkarttığım kabanı girişteki askılığa asıp, bana doğru konuştu.

"Uyumak mı istersin? Yoksa oturmak mı?"

Haruto'nun yorgun olduğunu tahmin edebiliyordum. Oturmak istediğimi söylersem beni yalnız bırakmamak için yatmayacağını tahmin edebiliyordum. Onu rahatsız etmek istemiyordum. Bu nedenle mahçup bir tavırla yanıtladım.

"Uyumak güzel olurdu."

Kafasını sallayıp cevap verdi.

"Tamam. O zaman ben misafir odasını hazırlamaya gidiyorum. Tahminen on dakikaya hazır olur. Koridorun ucu salon, orada bekleyebilirsin."

Kibarca teşekkür edip salon olduğunu söylediği yere ilerledim.

İçeri girer girmez beni karşılayan sade dekorasyon ve yüksek tavan derin bir nefes almamı sağlamıştı.

Salonun ortasında duran gri renkli, keten kumaştan yapılma L koltuğa ilerleyip, emanet bir şekilde oturdum.

Odanın her tarafını süzmeye başladım. Arka tarafta siyah-beyaz temalı bir Amerikan mutfak ve oldukça geniş, Fransız tipi bir pencere bulunuyordu.

smoke • Watanabe HarutoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin