Partide kalan son birkaç kişi ile vedalaştıktan sonra Donghyun Sunbae'nin arabasına doğru yürümeye başladık. Sarhoş değildim ancak parti esnasında içtiğim birkaç bardak içki kafamın bulanıklaşmasına neden olmuştu.
Evin arka tarafında kalan otoparka geldiğimizde etrafı daha iyi görme şansım olmuştu. Çevrede genelde az önce ayrıldığımız ev gibi müstakil ve lüks binalar bulunuyordu. Hepsinin arasında en azından 100 metre oluşu burayı "partilemek" için mükemmel bir yer kılıyor olmalıydı.
Telefonumu çıkardım ve evimin konumunu Donghyun sunbaeye mesaj attım. Kendime asla güvenmiyordum. Zaten içki içince hep uykum gelirdi.
Donghyun sunbaenin kilidini açması ile farları yanan arabaya ilerledim. Ancak Donghyun sunbae benden önce hareket edip benim için ön kapıyı açmıştı.
Basitçe teşekkür edip koltuğa yerleştim. Centilmen olduğunu anlayabiliyordum ama bu tarz hareketler yapması garipti. Bunu bütün kızlara yapıp yapmadığını merak etmiştim. Yine de çok takılmadım ve koltukta hafifçe yayıldım.
Bu normalde asla yapacağım bir hareket değildi. Bugün oturup sohbet etmemize rağmen pek yakın değildik ve ben asla yeni tanıştığım birinin, ilk defa bindiğim arabasına yayılacak kadar rahat bir insan değildim. Ancak sonuçta hafif çakır keyiftim. Bu nedenle düşünmek istemiyordum.
Gözlerimi kapattım. Gökyüzündeki ayın parlak gümüş ışığı etrafa hafif ama rahatlatıcı bir aydınlık veriyordu. Ne olursa olsun burası Seul'dü. Yıldızların tamamını tabi ki göremiyordum ama aradan göz kırpan birkaç parlak ve beyaz yıldız bile mutlu olmamı sağlıyordu.
Yavaş yavaş kapanan gözlerime karşı gelmedim. Dediğim gibi düşünmek istemiyordum. Nasılsa her şey kendi kendini yolunu bulurdu.
•
Bana seslenen oldukça yumuşak sesle gözlerimi araladım.
"Aedin, hadi uyan. Evine geldik."
Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra oturduğum koltuktan kalktım. Sokağın bomboş olması ve evlerin tüm ışıklarının kapalı olmasından anladığım kadarıyla saat oldukça geçti.
90 derece eğilip Donghyun sunbaeye teşekkür ettim.
"Teşekkür ederim. Cidden beni çok büyük bir yükten kurtardın. Ayrıca tekrar özür dilerim seni uğraştırmış oldum."
Cevabıma karşılık oldukça büyük bir gülümseme sundu.
"Bunu zaten konuştuk sanıyordum."
Ardından saatine baktı.
"Saat gerçekten çok geç olmuş. Artık gitmem lazım, hoşça kal."
Bende ona aynı şekilde hoşça kalla karşılık verip kapıya ilerledim.
Girişteki birkaç basamağı çıkmaya başlayacakken kolumun tutulması ile durdum. Refleksle aniden dönüp derin bir nefes aldım.
"O adamda kimdi?"
Şu an neye şaşırmam gerektiğini bilmiyordum. Haruto neden gecenin bir yarısı buradaydı? Ya da bana neden hesap sormaya çalışıyordu? Bilerek anlamamazlıktan geldim.
"Hangi adam?"
"Kimden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun Aedin. Az önce arabasından indiğin adamdan bahsediyorum."
Sinirle kaşlarımı çattım. Şu an bakışlarındaki öfke sinir bozucuydu.
"Okulumdan bir üst sınıf ama bundan sana ne?"
Sorduğum soruyu tamamen görmezden geldi ve bana yeni bir soru yöneltti.
"Neden gecenin bu saatinde okulundan bir üst sınıfının arabasından iniyorsun?"
Kolumu hala bırakmaması üzerine kolumu sertçe çekerek kurtardım.
"Haruto, ne demeye çalışıyorsun? Yaptığın şey mantıklı mı sence?"
Görebileceğiniz en sakin insanlardan biri olabilirdim. Duygularımı hiçbir zaman abartılı yaşamazdım. Ancak insanların hayatıma karışmasından/sorgulamasından nefret ederdim ve bunu yaptıklarında asla alttan almazdım. Çünkü biliyordum, şimdi susarsam tamamen karışmaya çalışacaklardı ve hayatının kendi kontrolünden çıkması benim gibi özgür ruhlu bir insan için gerçek bir kabustu.
Haruto mantıksız konuştuğunun farkına varmış olacak ki derin bir nefes verdi ve daha sakin bir ses tonuyla konuşmaya devam etti.
"Aedin, özür dilerim. Amacım seni rahatsız etmek değil. Sadece saatlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum ancak hiçbir şekilde bunu başaramadım. Seni de o şekilde görünce iyice endişelendim."
Onun sakinleşmesi benimde sakinleşmemi sağlamıştı.
"Merak etme iyiyim. Sadece gördüğün sunbaenin doğum günü partisindeydim, saat geç olunca beni bırakmayı teklif etti. Telefonumun da şarjı bitmiş olmalı."
Kafasını sallayarak anladığını belirtti. Ardından utangaç denebilecek bir tavırla bakışlarını üstümden çekti.
"Bende gideyim artık. İyi geceler sana."
Bende ona iyi geceler diledikten sonra çantamdan çıkardığım anahtarım ile kapıyı açıp binanın içine girdim. Henüz daireme bile girmemiştim ancak dışarıdaki soğuk havadan kurtulmak yüzüme büyük bir gülümseme yerleşmesi için yeterliydi. Merdivenleri neredeyse koşarak çıktım ,ne zaman eve geç gelsem ve uykusuz olsam bunu yapardım, ve kapımın önüne geldim. Ayakkabılarımı çıkartıp kapıyı açarak içeri girdim.
Hızlıca duş aldım, rutin işlerimi hallettim ve telefonumu şarja taktım ardından üstüme pijamalarımı giyip kendimi yatağa attım. Saniyeler içinde bastıran uykunun tatlı hissiyatı içimin huzurla dolmasına neden olmuştu.
•
Gözlerimi gün ışığının hoş hissiyatı ile açtığımda saat çoktan öğleden sonra biri geçmişti. Gece geç yatmamdan ve uykucu bünyemden dolayı bu benim için pek de şaşırtıcı değildi. Yatağımdan kalkıp geceden şarja taktığım telefonumu açtım. Açar açmaz da Haruto'nun tepkisinin nedeni ile karşılaşmıştım. Yirmi küsur arama ve 100'den fazla mesaj vardı. Mesajlara kısaca göz gezdirdikten sonra elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim.
Klasik işlerimi tamamladıktan sonra mutfağa geçtim. Saatlerdir bir şeyler yememiştim ancak yine de iştahım yoktu. Bu nedenle dolapta bulduğum basit bir şeylerle idare etmeye karar verdim.
Kahvaltımı bitirdikten sonra etrafı toplamaya başladım. Uzun süredir etrafa elimi bile sürmemiştim ve etraf savaş alanına dönmüştü. Her şeyi olması gereken yere götürürken telefonuma gelen mesaj her şeyin bölünmesine neden olmuştu.
Haruto:
Aedin, acilen buluşmamız gerekiyor.
Bu akşam saat tam 8'de her zaman
buluştuğumuz yere gelir misin?
![](https://img.wattpad.com/cover/251891881-288-k496041.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smoke • Watanabe Haruto
Fiksi Penggemar𝟐𝟐.𝟏𝟐.𝟐𝟎 𝟐𝟗.𝟎𝟕.𝟐𝟏 "...Bazen işittiğin tek bir söz, hayatını geri dönüşü olmayacak bir şekilde değiştiriyor. Baksana bende bunun en iyi örneğiyim..." Ⓒ_𝙖𝙧𝙞𝙚𝙡𝙞𝙢𝙣𝙙𝙖