"Karin, sen banyodayken ablan aradı."
Söylediğim cümle ile şaşırmasını, sevinmesini ya da arama sebebiyle alakalı basit sorular beklemiştim. Ancak aldığım cevap aniden bembeyaz kesilen ve bir şeylerden korktuğu çok açık bir şekilde belli olan bir Karin'di. Bu şüphelenmeme neden olmuştu. Neden şüphelendiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu, bildiğim tek şey bir insanın ,özellikle de Karin gibi güçlü aile bağları olan bir insanın, denizaşırı bir ülkede yaşayan ablası arayınca bu tarz bir tepki vermeyeceğiydi.
Ancak üzerinde durmak istemedim. Aralarında bir tartışma çıkmış olabilirdi, kimsenin ailevi durumlarına karışmak istemiyordum.
"Peki, neden aramış?"
Bilmediğimi göstermek için basitçe omuz silktim.
"Açıkçası hiçbir fikrim yok. Zaten telefonu ben açınca hal hatır sorup, seni aradığını söylememi istedi."
Aniden rahatlamış ve haber verdiğim için teşekkür etmişti. Ev alışverişi yapmam gerektiği için üzerime kabanımı giyip ve evden çıktım.
Kore hala çok soğuktu. Ancak en azından geçen aylardaki gibi eve kapanmamız gerekmiyordu. Çok çabuk üşüyen, dolayısıyla kış mevsiminden hiç haz etmeyen bir insan olarak kiraz çiçeklerinin mevsiminin geliyor olması beni mutlu ediyordu.
Kiraz çiçeklerinin hoş kokusundan ve ortaya çıkardığı benzersiz manzarasından hoşlansam da favorim her zaman sonbahardı. Yazın sıcağının arkasından sizi rahatlatacak kadar soğuk olan ancak sizi üşütmeyen serin hava, yere dökülen kızıl-kahve yapraklar beni sonbahara aşık etmişti.
Esen rüzgar ile diz hizamın biraz üzerinde biten kabanıma daha da sokulmuştum. Ardından önümdeki otomatik kapıdan içeri girmiş, market girişindeki klimanın üflediği sıcak havanın içimi ısıtmasına izin vermiştim.
Art arda sıralanmış market arabalarından birini almış, bu soğuk havada dışarıda çok uzun süre kalmak istemediğim için oyalanmadan arabayı almam gereken şeylerin olduğu reyonlara sürmüştüm. Alışveriş listem bir bir azalırken tam tersi olarak önümdeki market arabası doluyordu.
Son olarak arabaya hayat kurtarıcım olan hazır ramen paketlerinden bir kaç tane atmış ve kasaya ilerlemiştim. Kısa süre sonra ellerimde market poşetleri ile eve geri yürüyordum. Ayağımın önündeki küçük taş parçasına tüm gücümle bir tekme savurdum. Ardından yürümeye devam ettim. Kapısının önüne geldiğim 3 katlı, eski denebilecek bina ile elimdeki poşetleri yere bırakıp, cebimdeki anahtar ile demir kapıyı açtım. Ağır demir kapıyı omuzumla ittirip, elime tekrar aldığım poşetleri merdivenlerden yukarı çıkartmaya başladım. Üç katın merdivenlerini zorlukla tırmanmamın ardından dairenin kapısını anahtarımla açtım.
Kapıyı açarken beklediğim şey kesinlikle savaş alanından hallice bir ev değildi. Cam ve seramik kırıkları yere dağılmıştı. Duvarlarda farklı renklerde lekeler vardı. En korkutucu olan kısım ise duvara çökmüş olan, ellerini kanla kaplı olan ve hıçkırarak ağlayan Karin'di.
•
Başımdaki yoğun migren ağrısı ile şakaklarımı ovuşturmaya devam ettim. Gece boyunca uyumamıştım ve başım çatlayacak gibiydi. Karin'i o halde görür görmez hastaneye götürmüştüm. Elindeki kesiklerden birkaçı derin olduğu için dikiş atılması gerekmişti. Zaten sorun oluşturan fiziksel değil ruhani yaralarıydı. Hemşireler, geçirdiği sinir krizi geçirdiği nedeniyle sakinleştirici vurmak zorunda kalmıştı. Ayrıca doktor kendisine zarar vermesi ihtimaline karşı bu gece hastanede kalması gerektiğini söylemiş ve en yakın zamanda bir psikiyatrist ile görüşmesini tavsiye etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smoke • Watanabe Haruto
Fiksi Penggemar𝟐𝟐.𝟏𝟐.𝟐𝟎 𝟐𝟗.𝟎𝟕.𝟐𝟏 "...Bazen işittiğin tek bir söz, hayatını geri dönüşü olmayacak bir şekilde değiştiriyor. Baksana bende bunun en iyi örneğiyim..." Ⓒ_𝙖𝙧𝙞𝙚𝙡𝙞𝙢𝙣𝙙𝙖