İki gün sonrasına nasıl randevu bulabildiğini düşünüyordu annesinin. Hem o kadar kesin bir dille reddetmesine rağmen niye yine de gelmişti ki?
Doktor olduğunu düşündüğü kadın kapıdan başını uzatıp "Oikawa Tōru?" dediğinde istemeye istemeye ayağa kalktı ve odaya ilerledi çocuk.
Etrafa hızlıca bir göz attıktan sonra oturmuştu sandalyeye. Kadınla birkaç saniye bakıştılar sessizce. İlk konuşmayı kendisinin başlatmasını falan mı bekliyordu?
"Merhaba Oikawa. Ben doktor Itachi Yamiro. Tanıştığıma memnun oldum."
"Henüz tanışmadık." diye mırıldandı çocuk. Sadece ismini öğrenmesiyle onu tanımış olmuyordu.
"Ah, haklısın. Tanışmak çok daha derin bir anlam içeriyor. O zaman gerçekten tanışalım. Bana kendinden bahseder misin biraz?"
"17 yaşındayım." Ne demesi gerektiğini bilmediği için biraz düşündü. "Voleybolcuyum."
"Başka?"
"Başka bir şey yok. Bu kadar işte."
"Anlıyorum. Çok mu seviyorsun voleybol oynamayı?"
"Evet. Çocukluğumdan beri oynuyorum, hep en iyisi olmak için çabalıyorum. Şimdiki hedefim Japonya'nın en iyi pasörü olmak."
"Hmm, böyle yüksek bir hedefin olduğuna göre çok yeteneklisin demek."
"Sadece yetenek değil. Yetenek diyerek küçümseyemezsiniz böyle. Çok çalışıyorum hedefime ulaşabilmek için." Hafif öfkeli çıkmıştı sesi ama bunda haklıydı da. Bu kadar çalışıp bir sürü ter dökerken insanların 'yetenek' demesine çok sinirleniyordu.
"Haklısın, üzgünüm. Sadece yetenekle bitmiyor iş tabii."
"Evet."
"Peki ya derslerin? Arkadaşların? Bunlardan bahsetmek ister misin?"
"Derslerden konuşmayı gerçekten seviyor musunuz? Vereceğim cevap 'iyi' olacak zaten. Başka ne denebilir ki?"
"Peki ya arkadaşların?"
"Sınıf arkadaşlarım ve takım arkadaşlarım var."
"Yakın arkadaşın var mı peki?"
"Vardı, artık yok."
"Neden?"
"Ne önemi var? Artık yok işte."
"Pekala. Anlatmak istediğinde anlatırsın."
"Anlatmayacağım."
Iwa: burdayım ya oç