"Siktir ya! Kesin o aptal dedi diye böyle oldu!" diye homurdanırken akan burnunu tekrar sildi çocuk. Okula gitmek için uyanmıştı ve uyandığı an burnu akmaya başlamıştı. Biraz öksürüğü de vardı ayrıca.
"Sen de hemen hasta ol amına koyayım! İki damla yağmur yedin diye geber hatta!" diye kendine kızmayı da unutmadı tabii. Her sene böyle olurdu zaten. Hasta olur, sonra hastalandığı için kendine kızardı hep. Bu kadar dirençsiz olmasından nefret ediyordu.
Okula gidemeyecek durumda değildi. Belki yarın öyle olurdu ve yarın antrenman kaçıracaksa bugün kaçırmamalıydı. Zaten akşamları oynayamadığı için çok gergin hissediyordu kendisini, bir de normal antrenmanları aksatsa kim bilir ne olurdu.
Kahvaltı boyunca burnunu çekmişti ve bu fazla rahatsız ediciydi. Okulda da böyle olacaktı ve siniri bozulacaktı yine. Her şey ona karşıydı sanki.
Sınıfa geldiğinde yine peteğe yaslandı çabucak. Hava çok esiyordu, gelene kadar donmuştu. Kıştan da nefret ediyordu.
Iwaizumi defterine boş boş bakan çocuğa çevirdi gözlerini yine. Dersin başından beri böyleydi. Bir şey olup olmadığını merak ediyordu ama gidip soramazdı da. Bu küslük cidden her şeyi bozuyordu. Gidip arkadaşının neyinin olduğunu sorup onu iyi hissettiremeyecekse ne işe yarıyordu ki?
Son zamanlarda bu düşünce yüzünden kendini işe yaramaz hissediyordu. Oikawa'ya yardım edemediği için suçluyordu kendini her ne kadar elinden geleni yaptığını bilse de. Bir şekilde daha iyisini yapabileceği düşüncesi peşini bırakmıyordu. Ama tek sorun kendisinde değildi. Karşısındaki çocuk da çok inatçıydı, durumunu kabullenmediği için yardımı da kabul etmiyordu. En azından psikoloğa gitmeyi kabul etmişti. Iwaizumi'den olmasa da başkasından yardım alması da bir gelişmeydi.