Selam.
Normalde mektup yazmam, gerçi zaten artık yazan kimse kalmamıştır. Ama bunu yüzüne söyleyemeyeceğim ve mesaj da atmak istemedim nedense. O yüzden böyle olacak, kağıttan okuyacaksın demek istediklerimi.
Garip bir giriş oldu biliyorum. Ciddi konuşmaları hiç becerememişimdir zaten. O yüzden bu saçmalamama biraz katlanmak zorunda kalacaksın, bunun için üzgünüm.
Tanıştığımız günden beri seni kıskanıyorum biliyor musun? Yani, bilmediğini biliyorum ama cümle bir bütün olsun diye öyle yazdım. Neyse devam edeyim. Seni kıskanıyorum çünkü her zaman mükemmelsin. Ne olursa olsun, bir şekilde mükemmel hâline geri dönüyorsun. Belki bunu kıskanmamı çocukça bulacaksın, ama öyle. Senin gibi mükemmel olmak isterdim.
Sadece fiziksel olarak da söylemiyorum. Şu geçen bir seneyi göz önüne almazsak, kişilik olarak da mükemmeldin. Her ne kadar sürekli tartışıyor gibi görünsekte her konuşmanda beni düşünerek konuştuğunu bilirdim. Gerçekten üzücü şeyler söylememek için çok uğraşırdın, oysa ben bunu bile beceremezdim.
Bu bir senede çok değiştin, çünkü çok yıprandın. Hırsın seni ele geçirdi resmen ve ben senin için çok korktum. Deli gibi antrenman yapıyordun, seni durdurmaya çalıştığımda ise fazlasıyla kızıyordun. Bunlar normal şeyler değil, umarım bunun farkına varırsın. En iyi olmak istemeni anlıyorum, ama sen zaten en iyisisin Oikawa. Bunu göremiyor olsan da, sen en iyisisin.
Konudan saptım. Aslında bahsetmek istediğim şeyler bunlar değildi. Ama sanırım hâlâ toplayamadım cesaretimi, bu kadar boş yaptığıma göre..
Senden hoşlandığımı hiç fark ettin mi? Fark ettiysen neden söylemedin?
Ah, cevap bekliyor gibi yazmam yok mu.. Gerçi, fark etmiş olsan böyle olmazdın değil mi? Bu kadar yakın kalamazdın benimle.
Senden hoşlanmaya başladığım ilk zamanlar bir başkasından hoşlanıyordun. Hiçbir şansım olmadığı için duygularımı göz ardı etmeye, içime gömmeye çalıştım ama ben ne kadar uğraştıysam onlar daha da gün yüzüne çıktı. Engelleyemedim.
Bunu sana söylemeyi düşünmüyordum çünkü bana karşı hislerin olmadığını biliyorum. Ama geçen gün annem sana ne zaman açılacağımı sordu. Şaşırdım, çünkü senden hoşlandığımı ona söylememiştim. Çok belli ettiğimi söyledi. O yüzden sordum senin de anlayıp anlamadığını.
Her neyse, sadece artık içimde tutmanın mantıklı olmadığına karar verdiğim için yazdım bunları. Senden bir karşılık beklemiyorum kesinlikle. Hatta..bunu okuduktan sonra benimle arkadaş kalmak isteyeceğini de sanmıyorum zaten. Yani, kim kendinden hoşlanan biriyle arkadaş kalmak ister ki?
Artık arkadaş olmayacağımızdan çok korksam da bu mektubu sana vereceğim, çünkü şunu fark ettim ki, ben duygularımı içimde tuttukça onlar daha da büyüyor ve belki böyle yapmak yerine söylersem ve reddedilirsem gitgide azalırlar. Yani öyle umuyorum diyelim. Maalesef başka bir çözüm yolu bulamadım.
Cümlelerim anlamsız olduysa özür dilerim şimdiden. Aklım bulanık biraz, yazdıklarımı kontrol edecek durumda da değilim. Sadece..demek istediğimi anladın işte. Bu kadardı. Buraya kadar okuduysan teşekkür ederim ayrıca. Bir aptalın aptal cümlelerini okumak için vakit ayırmayadabilirdin nasıl olsa.
Burada bitiriyorum, çok uzattım üzgünüm.
Iwaizumi
Yazdığı cümleleri defalarca okumuştu. Kendini düzgün ifade edip edemediğinden emin değildi, ama bu kadar okuması da hiçbir işe yaramamıştı çünkü kendi yazdıklarını bile idrak edemeyecek kadar doluydu aklı.
Bunu gerçekten Oikawa'ya vermek için mi yazmıştı? Bunu yapacak cesareti var mıydı? Hem..bu yazılardan sonra arkadaşlıklarının son bulması da çok olasıydı. Bunun farkında olarak yine de verebilecek miydi elindeki mektubu?
Yine kararsızdı ama annesinin dediği gibi de, denemeden bilemezdi ya. Tamam, Oikawa'nın ona karşı bir ilgisi yoktu, ama bu sonra da olmayacağı anlamına geliyor muydu ki? Bilemiyordu. Bir şey hissedecek olsa şimdiye kadar hissederdi diye de düşünüyordu aynı zamanda.
Karar vermek bayağı zor olacaktı belli ki. Belki bir an cesaretlenirse o zaman verirdi bu mektubu. Onun dışında pek sanmıyordu verebileceğini.