" Bu tokat bana ilk dokunuşun, ellerini özlememek için arayı açmayacağım Fulya!"
" Ne!!!"
Düşmemek için tezgâha yaslandım.
Kapının önündeki üzerime dikilmiş gözler kendimi kötü hissettirmişti...
Sinirle elimi ağzıma kapattım, Aydın'ın gelip Ömer'i kolundan tutup zorla dışarı çıkarışını izledim. Ben olduğum yerde kımıldamadan dururken Aydın'ın arkasında Ömer'e attığım tokadı gören Tuğba da benden farksızdı, oda kımıldamadan duruyor sorgulayan gözleri üzerime kamyonlar dolusu kum dökülmüş hissi veriyordu. Arkamı döndüm ve titreyen ellerimle yerdeki çakmağı alıp bir türlü yakmayı beceremediğim ocağı yakmaya çalıştım. Olmuyordu, kahretsin çok eski bir şeydi ve ben daha önce böyle bir şeyi görmemiştim bile. Yanıma geldi hiçbir şey demeden çakmağı elimden aldı ve tek seferde yaktı. Huysuz bir gülüş geldi geçti dudaklarımdan. Çakmağı bırakırken tam karşımda durdu. Buz gibi hatta daha da dondurucu bir sesle
" Ömer'de mi sana ilgi duyuyor?"
Çok bezmiştim, çok sıkılmıştım bir çırpıda döktüm içimde ne varsa
" Hem evet hem hayır, aslında ben de anlamadım. Ona defalarca anlatmaya çalıştım. Niye uzatıyor? Niye bu kadar ahlaksız davranıyor? Ben ona bu yüzü vermedim anlıyor musun beni vermedim?"
Bakışları sesinden daha da acımasızdı, gözlerini kırpmadan bakıyordu bana, bu kız konuşsa daha iyiydi içinde biriktirince o kadar yükü tek seferde bana yüklemesini kaldıramazdım... Ama konuşmadı, dinledi ve gitti. Buzdan keskin bakışlarının ağırlığını bırakarak gitti...
Koşar adımlarla merdivenleri çıktım. Korhan duş almış saçları nemliydi, ellerimi ıslak saçlarında gezdirerek yanaştım ona. Gözleri yüzümü tarıyor iç âlemimi çözmeye çalışıyordu. Gülümsedim. Düğünden önce sorun çıksın istemiyordum, benim için bir kere kavga etmişti ve ben bir tane daha istemiyordum. Ya ona da bir tokat bir darbe gelse ben ne yapardım? Olmaz dayanamazdım, düşüncesi bile ürkütücüydü...
" Sıhhatler olsun"
İki eliyle yüzümü kavradı
" Sıhhat de seninle, mutlulukta seninle, ömrümde seninle olsun"
İşte bu! duymak istediğim yaşamak istediğim buydu
" Canım bende kısa bir duş alıp ineceğim hemen"
" Sen gir duşa ben burada beklerim, gelen giden belli olmuyor"
Sesindeki imadan kimi kastettiğini bildiğimden başımla onayladım
" Haklısın ama dışarıdan bütün kapıları kapat kimse girmesin o da yeter hem ben inene kadar belki de bana yöneltilecek birkaç soruyu sen cevaplarsın"
Gözlerini kısarak dinlemişti beni ve hak verdiğini kaşlarını kaldırdığında anlamıştım
" Tamam öyleyse sen gir duşa ben kapıları çekerim fazla oyalanma da beni fazla bekletme"
" Olur" dedim ve küçük bir öpücük kondurarak yanağına yanından ayrıldım. Havlumu ve giysilerimi alarak girdim duşa ve kapıyı kilitledim. Ömer sinirlerimi bozmuş resmen paronayaklaşmamı sağlamıştı. Bana ne demek istediğini düşündükçe canım daha çok sıkılıyordu. Isıtıcıdan bana bir hayır gelmeyeceğini bildiğimden soğuk suyun altına girdim bir yandan titriyor bir yandan da rahatlıyordum. Soğuk suyun bende ki mucizevi etkisine her zaman şükrediyordum. Üzerimi giyindikten sonra saçlarımı tarayıp salık bıraktım ve çıktım. Aşağıya indiğimde elimi kalbime bastırdım ve rahatlamak için birkaç derin nefes aldım ve öyle çıktım dışarıya, arka tarafa geçtiğimde iki kızla birlikte oturan ama bakışlarını karşıdaki enfes dağ manzarasına dikmiş adamımı gördüm. Kızlar konuşuyor daha doğrusu şakıyorlar, mutlu mutlu bir şeyler anlatıyorlardı. Adım seslerimi duyan Korhan'ın yanına doğru gittiğimde ayağa kalktı ve yanında ki sandalyeyi oturmam için düzeltti. Kızlara hiç bakmadan sordum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS
General Fiction" Ne oldu neden öyle bakıyorsun?" " Bekliyorum" " Neyi?" " Sana aşık olmayı, demiştin ya yedikten sonra dikkat et aşık olma diye" Dudaklarımı büzerek baktım " Şimdiye olman lazımdı ne yapalım kısmet değilmiş" ... " Az evvel sana elim bile değmemişke...