Başımı çevirmemle dudaklarım yanağını sıyırdı ve az kalsın dudaklarına değiyordu. Son anda hızımı kesebilmiştim ve insanüstü bir hızla koltuklan kalktım. Ani hareketime kafası karışmış gibi bakan Korhan'a gerçekten sinirli bir şekilde ellerim belime dayalı bir halde bakıyordum. Beni baştan ayağa süzdükten sonra halimde ne gördü bilmiyorum ama birden gergin yüzü gevşedi koltukta daha bir yayılarak oturdu ve kollarını iki yana açarak koltuğun üst kısımlarına koyarak oturuşuna şekil verdi. Ağzımdan yanlış bir şey çıkmasını istemediğim için ilk onun konuşmasını bekledim ama o gözlerindeki parıltılarla bakmaya başladı bana, aramızdaki bakışmaya bir son vermek istiyor ama gözlerimi de ondan alamıyordum. Dayanamayarak huysuzca sordum
" Pardon da sen nasıl karar verebiliyorsun benim kiminle yemeğe çıkacağıma ya da çıkmayacağıma! Farkında mısın bilmiyorum ama seni tanıyalı daha ne kadar oldu ki sen benimle böyle konuşabiliyorsun?"
Dudakları keyifle yukarıya doğru kıvrıldı ve ayaklarını sehpaya uzattı tek kaşını havaya kaldırarak soruma cevap verdi
" Seni öptüğümde, öpüşümün nasıl hissettirdiğini sorarken beni kaç gündür tanıdığının hesabını yapmıyordun"
Hayretten belimde olan ellerimin dayanma gücü kalmamıştı, ellerim aşağıya doğru salınırken onunda gülüşü kaybolmuş ciddi bir yüzle bana bakıyordu. Mantıklı bir şeyler söyleyip ona haddini bildirmem gerekiyordu ama çok sinirlenmiştim ve mantıklı düşünemeyecek kadar da şaşkındım, gerçekten böyle bir sözü duymayı beklemiyordum, gözlerimi kısarak baktım ona sinirimi anlasın diye
" Beni sadece bir kere öptün diye işlerime karışabileceğini de nereden çıkardın?"
" Kaç kere daha öpmem gerekiyor karışabilmek için?"
" Komik olma lütfen"
" Şu an senin tahmin edemeyeceğin kadar ciddiyim Fulya"
Ona aldırmayıp dışarıya attım kendimi, verandaya çıkınca derin bir nefes alarak hala hızını kesmemiş yağmuru seyrederek azıcıkta olsa sakinleşebilmeyi umdum. Beş dakika kadar olduğum yerden kıpırdamadan yağmuru seyrettim. Çok iyi gelmişti. Kendi kendimi telkin ediyordum kızmalıyım ona bu hakkı vermemeliyim diye ama sakinleştikçe duygularım değişiyor onun bana olan bu tavrı saçma bir şekilde güzel geliyordu. Arkamdan gelen sesle hafifçe geriye döndüm, Korhan elinde iki tane katlanan sandalye ile yanıma gelmişti. Kendimi tutamadan laf sokmak istedim
" Ne o bensiz beş dakika bile duramadın hemen arkamdan mı geldin?"
Sandalyenin birini açarak benim oturmam için koydu bende kendime doğru daha da çekerek onunla aramı açtım ve dışarıya odaklanarak onu yok saydım. Bakış açıma girdiğinde ne yaptığını görünce kocaman açıldı gözlerim, karşıma koydu sandalyeyi ve tam önüme oturdu. Boyunun uzunluğu ve yapısı sayesinde bütün görüş açımı kaplamıştı. Kaşlarımı çatarak baktım ve sandalyemi yana kaydırdım. Kollarımı göğsümde birleştirerek havalı görünmeyi umuyordum ama ayağıyla sandalyemi kendine doğru çekti ve artık karşı karşıya kaldığımız yetmiyormuş gibi bir de dizlerimiz birbirine değiyordu. Elimde olmadan gözlerimi yüzünde gezdirmeye başladım. Alnına dökülen hafif dalgalı saçları, yüzünde iki eşsiz mücevher gibi duran gözleri bunların ortasına konulan dünyanın yedi harikasından biri olan karakteristik burnu uyum içindeydi. Çok yakışıklıydı ve bu ona o kadar belli edilmişti ki bunun farkında olduğunu her hareketi belli ediyordu. En son gözlerimiz birleşip birbirimize odaklandığımızda
" İncelemen bitti mi? Nasıl bu kadar yakışıklı olduğumu düşünüp bana hayran kalıyorsun değil mi?"
Dedi ama sözlerindeki ince alay aslında ortamı yumuşatmaya çalışır gibiydi. Ağzım açık ona bakarak donup kalmıştım. Tepkilerime tekrar hükmedebildiğimde kaşlarımı kaldırarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS
قصص عامة" Ne oldu neden öyle bakıyorsun?" " Bekliyorum" " Neyi?" " Sana aşık olmayı, demiştin ya yedikten sonra dikkat et aşık olma diye" Dudaklarımı büzerek baktım " Şimdiye olman lazımdı ne yapalım kısmet değilmiş" ... " Az evvel sana elim bile değmemişke...