Yapacaktım bunu, başka çarem yoktu. Onun yaşaması için bu aslında çok ta büyük bir fedakârlık değildi. Sadece ömrüm boyunca sevdiğim kadınla evlenip mutlu olamayacak, sevdiğim kadından çocuk yapamayacak ve sevdiğim kadını uzaktan izleyip belki de yıllar sonra onu çocuklarıyla oynarken görecektim. Bunun düşüncesi bile önümdeki duvarları yıkma isteğini doğuruyordu içimde, şu an İstanbul yıkılsa benim kadar mı harap olmuş diyebilecek kadar yıkılmıştım, bitmiştim ama varlığım onu kurtaracaksa ömrüm onun olsun diye yine de şükrettim rabbime ya o ölseydi... Ya ölseydi.... Evleneceğim Burcu ile ve neler yaşanacağını zaman gösterecekti. Ameliyata almışlardı sevdiğim kadını, telefonu kapatmamdan kısa süre sonra gerekli olan organ gelmiş ve aceleyle ameliyata almışlardı. Duvar kenarlarındaki sandalyelere sırayla oturan aileme baktım. Hepsi umut içinde bekliyorlardı güzel haberi. Tuğba gözleri benim üzerimde bana bakıyordu ama gözlerimi kaldırıp bakmıyordum ona. Aydın, Fulya ameliyata girdiğinden beri ortalıkta yoktu. Aradım onu ısrarla açmıyordu telefonu en sonunda açtığında konuşmadan beni dinlemeye başladı
" Aydın buraya gel"
" Abi sana yapma bile diyemiyorum, tamam demeseydin de Fulya ölecekti, abi bunlar nasıl insanlar, bu kadar haysiyetsizlik, çıkarcılık olur mu? Kafayı yiyeceğim ben bu haksızlığa, abi para desen para var, çevre desen çevre var bir boku beceremedim, yengem olacak kıza parasıyla bile bir böbrek bulamadım, abi senin yüzüne gelip te adamım ben diye bakamam, Fulya uyandığında ne olacak abi? Nasıl açıklarım ona ben abim sen yaşa diye vazgeçti senden nasıl derim? Kız o zaman yaşadığına pişman olmayacak mı? Abi ben senin yüzüne bakamam, çağırma beni"
Sözleri gırtlağımda kalan yumruyu hareketlendirmişti arkamda ki duvara yumruğumu geçirdiğimde yara olan elim tekrardan kanamaya başlamıştı, içimde kalan azıcık güçle bağırdım
" Gel oğlum benim yanıma, bu gerçekle tek başıma ayakta duramam"
" Sen beni affedebilecek misin peki abi?"
" Sence Fulya beni affedecek mi?"
" Geliyorum, birazdan oradayım"
Koridorda ki herkes konuşmamı duymuştu, zaten attığım yumrukla bütün gözler üzerime çevrilmişti. Züleyha hanım ayağa kalktı bana doğru yürürken baktım ona, yıllar sonra Fulyam da annesi gibi olacaktı demek ki, ve benden uzakta yıllarını geçirecekti... Annemle göz göze geldiğimde hiçbir şey bilmediğinden şaşkınlığını görebiliyordum. Tuğba annemin yanına gidip onunla konuşmaya başladı... Züleyha hanım tam önümde durdu ve sargı bezlerinin dışına çıkan kana bakarak konuştu
" Bu elin mi yanmıştı senin?"
O an dikkatimi çekti evet gösterdiği elim yanmıştı, başımı sallayarak onayladığımda gözlerini gözlerime dikti
" Sen o böbreği Burcu denen kızın sayesinde mi buldun?"
Tekrardan başımı salladım
" Ve karşılığında seninle evlenmek istedi"
Derin bir nefes aldım
" Fulya için her şeyi yaparım, size şeref sözü vermiştim. Önemli olan onun yaşaması"
" Ben verebilseydim sevenler ayrılmayacaktı. Sana karşı boynum kıldan ince artık"
" Böyle demeyin, siz elinizden geleni yaptınız. Yalnız zamanı geldiğinde ona gerektiği kadarını anlatıp beni affetmesini sağlayın lütfen"
" Sen gerçekten Fulya'nın sana kızabileceğini düşünüyor musun?"
Fulya'nın gözlerine benzeyen gözlerine baktım uzun uzun, gözlerinin doluşunu saniye saniye izledim. Sargısı kan içinde kalmış elimi alarak kalbinin üzerine bastırdı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS
General Fiction" Ne oldu neden öyle bakıyorsun?" " Bekliyorum" " Neyi?" " Sana aşık olmayı, demiştin ya yedikten sonra dikkat et aşık olma diye" Dudaklarımı büzerek baktım " Şimdiye olman lazımdı ne yapalım kısmet değilmiş" ... " Az evvel sana elim bile değmemişke...