Korhan'la birlikte dışarıya çıktığımızda Ömer'in dört bir yanını sarmış kişilere baktım. Aydın, Suat, Emre ve Mert hepsinin de silahı Ömer'e doğrultulmuştu. Ömer'inse gözleri sadece bendeydi... Korhan'ı da çekiştirerek hızla yanlarına yaklaştım. Aydın bana bakarak göz kırptı ama sinirinin boyutları duruşundan yüzünün gerginliğinden belli oluyordu. Suat seslendi gözlerini Ömer'den ayırmadan
" Fulya iyi misin güzelim? Bu it seni üzecek bir şey yapmadı ya"
Ömer'in bakışları içimi acıtmaya başlamıştı
" İndirin o silahları, ne yapıyorsunuz siz?"
İmdat diler gibi Korhan'a baktım ama gözlerindeki nefreti ilk defa bu kadar derinden görebilmiştim. Elimi elinden çekerek Ömer'e doğru bir adım atacaktım ama omuzlarımdan tutularak geri çekildim
" Fulya onun cezasını vermeden bırakacağımı düşünmüyorsun değil mi?"
Ellerimi uzatıp yüzüne çok yakışan kirli sakallarına dokundum, parmak uçlarım okşarcasına gezindi yanaklarında
" Yapmayın ne olur! O yaşadıklarıyla bir nevi cezasını çekmiş zaten. İndirsinler o silahları ne olur!"
Ellerimi avuçlarına hapseden Korhan'ın sesi etrafımızda ki dağlarda yankılanmıştı
" Ne demek yapmayın Fulya? Ömrümü tüketti bu adam, hem işimi bozmaya çalıştı hem de kadınımı kaçırmaya cüret etti, ben bunu sağ bırakayım öyle mi?"
Bağırışının şiddetinden gözlerim dolarken ellerimi silkeleyerek bırakmasını beklemediğimden geriye doğru sendelemiştim. Sendelemenin verdiği sersemlik geçtiğinde gözlerim daha da dolmaya başlamıştı. Korhan tek başına Ömer'i dövüyordu. Ben yapma dedikçe o hem bağırıyor hem de darbelerinin şiddetini arttırıyordu. Onlara doğru yaklaştığım an Aydın silahını beline koyup yanıma gelip bana sarıldı. Başımın üzerine koyduğu öpücükle ona biraz daha sokuldum. Korhan durmuş bağırıyordu
" Neden Ömer neden? Bunu yıllardır neden yaptın aileme? Ulan seni, kardeş bilmiştim ben, annen öldüğünde annem sana annelik yapmak istemedi mi? Annemi de geri çeviren sendin, beni de, hem işimi yıkmaya çalıştın başaramayınca da elin kızıyla bana karşı ittifak kurdun? Ulan sana tek bir yanlışım oldu mu benim? Tek bir kere bile kalbini kırışım oldu mu?"
Ömer hala bana bakıyordu ama benim gözlerim göğsü hiddetten inip kalkan Korhan'daydı... Elleriyle yüzünde biriken terleri sildi, birkaç saniye gözleri kapalı öylece durunca sakinleştiğini düşünmeye başlamıştım ama o ani bir hamleyle Suat'ın elindeki tabancayı alıp Ömer'in alnına doğrulttu. Yapacaktı, ellerinin titremeyişinden belliydi vuracaktı Ömer'i...
Kalbim kaburgalarımı kırıp ta yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Aydın elimi tuttuğunda ellerinin buz gibi oluşu ensemin karıncalanmasına neden olmuştu. Dizlerim birbirine vuracak kadar titremeye başlamıştı. Korhan yine bağırarak bir şey söyledi ama kulaklarımdaki uğultudan duyamamıştım. Korkumun büyüklüğü nefes almamı zorlaştırırken kendimden beklemeyeceğim kadar yüksek bir sesle bağırdım kalan son nefes kırıntılarımı da kullanarak
" Korhan sakın yapma! Bana böbreği bulan Ömer'di"
Aydın'ın ellerinden kurtulup Korhan'a doğru sarsakça da olsa iki adım attım. Korhan bana öyle bir baktı ki bir adım daha atamadım, dizlerim sendeleyince Emre'nin desteğini hissettim kolumda, elimi elinin üzerine koydum ve Ömer'e arkam dönük bir şekilde Korhan'ın önüne geçerek ikisinin arasına girdim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS
General Fiction" Ne oldu neden öyle bakıyorsun?" " Bekliyorum" " Neyi?" " Sana aşık olmayı, demiştin ya yedikten sonra dikkat et aşık olma diye" Dudaklarımı büzerek baktım " Şimdiye olman lazımdı ne yapalım kısmet değilmiş" ... " Az evvel sana elim bile değmemişke...