Evin önüne geldiğimde durdum ve izledim bu şirin villayı. Burada geçirdiğim saatleri düşündüm, her anını teker teker yaşadım içimde tekrardan. Vicdani bir yükse eğer karşımda ki engel, yasak yoksa günah yoksa beni tutan bir şey de olamazdı ama işte koskocaman bir ama vardı ve bunu da Korhan'a göstermem lazımdı. Fulya'nın varlığının ona yakıştığını bensizliğinse onu üzeceğini göstermem lazımdı.
Evin kapısına yaklaşmama birkaç adım kaldığında sertçe açılan kapıyla ben de olduğum yerde kalakaldım. Derin bir nefes alan Korhan gözlerime bakarak seslice geri verdi nefesini, huzursuz hatta şaşkın görünüyordu
" Neredesin sen? Evin her yerine baktım, arabanın anahtarı da yoktu, kime sordun çıkarken? Gittin sandım"
Bir adım atarak ona yaklaştım, o ne kadar huzursuzsa ben o kadar sakindim
" Gidecektim ama sonradan vazgeçtim?"
İki elini de saçlarına götürüp darmadağın olan kumral saçlarını daha da dağıttı
" Kime sordun gitmek için?"
" Kimseye sormam gerekmiyor ki..."
" Ne demek gerekmiyor? Beni ne kadar endişelendirdin haberin var mı?"
Acıyan içime merhem gibiydi bu sert serzenişi, benim için endişeleniyor ve bana bunu söyleyebiliyor. Bu çok güzel, çok güzel
" Gitmedim işte geri geldim. Ben çok acıktım kahvaltıyı beraber hazırlayalım mı?"
Başını salladı onaylarca ve ben de yanından geçip içeriye gitmek için hamle yapınca kolumu tuttu. Ne sertti bu tutuş ne de hafif, dokunuşunun hazzını alabileceğim kadardı
" Bak adını ne koyarsan koy, sana ne kadar saçma gelirse gelsin, bunu aklına yaz, seninle evlenemem dedim ama benim için artık çok önemlisin. Yanımdaysan gidemezsin. Yanındaysam sana dokunurum seni sevebilirim, bunu yaparım Fulya"
Elinin üzerine elimi koyup " Sen de aklına şunu yaz ki ben de senden geri dönüşü olamayacak kadar, artık aklımdan çıkaramayacak kadar âşık oldum ama bana istediğin de yaklaşamaz aklına her estiğinde dokunamazsın. Bana bunları sadece üzerimde hak sahibi olan insan yapabilir anlıyor musun?" dedim ve nazikçe kolumdaki elini indirdim. Onu arkada bırakarak içeriye geçip mutfağa yöneldim. Çaydanlığa su doldururken o da gelip tezgâha yaslandı. Ocağın altını yakarken ona baktığımda kollarını göğsünde birleştirmiş gülümseyerek beni izliyordu. Ben de ona gülümsedim
" Neden bana öyle bakıyorsun?"
" Söylediğin sözlerle sana olan saygımı pekiştirsen de bunların beni durduracağını sana düşündüren ne?"
Ben de onun gibi tezgâha yaslandım ve kollarımı göğsümde birleştirdim
" Haklı olduğum için olabilir mi acaba?"
" Sabahın bu saatinde bile bu kadar çene yapabiliyorsun ya sırf bunun için bile sana âşık olabilirdim"
" Bu o kadar da önemli bir şey değil ki, hem her kız böyledir"
" Hayır değildir, en azından ben kimsenin bu kadar konuşmasına izin vermem ve ayrıca bil diye söylüyorum hiçbir kız beni sabahın bu vaktinde görmedi"
Kaşlarım hayret, sevinç ve neşe içerisinde havaya kalkarken ağzım konuşmaya çabalamadı bile, işte bu an zevk denilen o tatlı his damarlarıma karışmıştı. Büyük bir keyif ve kibirle ona arkamı döndüm ve buzdolabından kahvaltılıkları çıkarmaya başladım. Korhan'da Aydın ve Elif'in getirdiği paketlerdeki börekleri mikrodalga da ısıtıyordu. Sofra kurulduğunda geriye kalan çayın demlenmesini beklemek olmuştu. Ben bardaklara çayı dökerken o da şeker kâsesini arıyordu. Akşam tam karşısındaki dolaba koymuştum ama ona söylemedim ve aramasını izlemeye başladım. Bulamayınca sinirlenmeye başladı ve dayanamadım yerimden kalktım ve dolabı açıp kâseyi elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS
قصص عامة" Ne oldu neden öyle bakıyorsun?" " Bekliyorum" " Neyi?" " Sana aşık olmayı, demiştin ya yedikten sonra dikkat et aşık olma diye" Dudaklarımı büzerek baktım " Şimdiye olman lazımdı ne yapalım kısmet değilmiş" ... " Az evvel sana elim bile değmemişke...