10. Bölüm•

27.8K 1.7K 290
                                    

Merhaba.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorum, iyi okumalar. 💞

Kaderin üzerime ördüğü ağlardan, bir türlü kurtulamıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Kaderin üzerime ördüğü ağlardan, bir türlü kurtulamıyordum. Aksine kurtulmak adına çabaladıkça her şey daha çok karışıyordu.

Başaramıyordum.

Uyuşturucudan kurtulmayı, sevgi kazanmayı, temiz ve düzgün bir hayat yaşamayı başaramıyordum.

Dakikalardır, kapısının önünde durduğum doktorumun içerden öksürmesiyle birlikte; rahatsızca kıpırdandım ve zihnimi sızlatan düşünceleri geride bırakarak kapıyı çaldım. Kapıdan çıkan tok sesin ardından, Hakan Bey'in komutuyla birlikte parmaklarımı soğuk, demir kulpla buluşturup içeri girdim. Her şey yine aynıydı. Ancak ben aynı değildim. Buraya geldiğim diğer günlere nazaran, daha kirli ve suçluydum. "Ah, hoş geldin Veda." Hakan Bey, masasının arkasından doğrulup sevecen ifadesiyle koltuğa oturmamı beklerken ses çıkarmadım. Sanki, dudaklarımın arasından bir kelime uçsa; yaptığım her şey, ortaya dökülecekti. "Nasılsın Veda? Görüşmeyeli, biraz yorgun düşmüşsün."

Sertçe yutkundum. Ellerim, istemsizce neredeyse kemikleri derimin altından çıkacakmış gibi görünen yanaklarıma değdi. Giderek zayıflıyordum. "Öyle," dedim, boğuk sesimle. "Öyle oldu."

"Olsun, yine de oldukça iyi görünüyorsun." dedi, Hakan Bey neşeli sesiyle. "Tedavin nasıl gidiyor bakalım?" Yanaklarımı dişledim. Tedavim iyi gitmiyor. Hiç iyi gitmiyor. İki kere uyuşturucu kullandım. Kendimi yeniden, zehre teslim ettim. "İyi." dedim, kuru bir tavırla. Konuşursam bir şeyler anlar diye, ödüm kopuyordu. "Pekâlâ," diye, mırıldandı Hakan Bey yeniden. Pencereden yansıyan sıcak güneş ışıkları, tam yüzüme vuruyordu. "En son bana baban hakkında bir şeyler anlatmıştın." Konusunun dökülmesiyle birlikte, vücudumdan korkunç bir elektirik dalgası geçti ve oturduğum yerden doğruldum. Vücudum kaskatı kesilmişti. "Evet." dedim, çatlak sesimle. Bakışlarım yerdeydi. "Peki, şu an babanla nasıl aranız?" Bu soru karşısında gülmek istedim. Ve güldüm. Dudaklarım, beceriksizce iki yana doğru kıvrıldı. Hakan Bey, önce bu tavrıma şaşırsada bir kaç saniye içinde gülmüştü.

"Onu aradım." dedim, gülüşümün aksine buz gibi bir sesle. "Bana, artık bir babam olmadığını ve onu bir daha aramamam gerektiğini söyledi." Hakan Bey'in yüzündeki tebessüm soldu.

"Senin kimseye ihtiyacın yok Veda." dedi, doktorum toparlanarak. "Ancak... yine de, kendini nasıl hissediyorsun?" Gözlerim, sanki bu soruyu bekliyormuş gibi hüznün damlalarını içine doldurdu. Göz yaşlarım, burnumun sızlatarak kirpiklerimi yakarken "Berbat," diye, fısıldadım. "Babam yanımda kalan son insandı. Ailemin son parçası. Ne bir ailem var artık ne de beni seven, sayan insanlar. Teyzem olmasa bir hiçim aslında. Tek başıma gülüyorum, tek başıma ağlıyorum, sadece yaşamak için yaşıyorum. Etrafımda bir çok insan var fakat onların arasında öyle yalnız ve çaresizim ki... artık nefes alamıyorum, Hakan Bey. Aldığım nefesse, ciğerlerime ağır geliyor." Göz yaşları içinde kurduğum cümleleri, Hakan Bey sakince dinledi. Ardından önündeki kağıtlara not aldı.

TARUMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin