19. Bölüm •

25.5K 1.5K 416
                                    

Merhaba.
Umarım beğenmişsinizdir.
Sizi seviyorum, iyi okumalar. 🌸

Bir de, lütfen yorumları ve oyları arttıralım. Her bir yorumu tek tek okuyorum. Şimdiden teşekkürler. 🙏🏻

Açık yaralarım vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Açık yaralarım vardı.

Durmaksızın kanayan; ruhumu ve zihnimi yakan acılara sahiptim. Lâkin iyileşemiyordum. Nedenini yıllardır kafamda tartmış, kendime daima yeni bir neden üretmiştim. Oysa, şifa bulamamın sebebi ortadaydı.

On dokuz yaşındaydım.

On dokuz yıldır, canlı ya da cansız hiçbir şeyi sevmeyi öğrenememiştim. Bundan mütevellit iyileşmiyordu hiçbir yaram. Çünkü insan, merhem olan şefkate muhtaçtı. Sevdiği ve sevildiği kadar vardı dünyada. Benim ise hiçbir yerim yoktu. Aitlik kavramı, bedenime uzaktı. Kendimi, yeryüzüne bile ait hissetmiyordum. Sevginin bir kez olsun değmediği, zehir gibi bir ruhum vardı. Acıdan kavrulsam dahi, bir kez olsun saçlarım okşanmamıştı. Yüzüme gülmeyi bile hakaret sayan bir adamla büyümüştüm.

Yüreğimi sıkan düşüncelerle birlikte, derin bir nefes alırken bacaklarımı oturduğum banktan aşağı sallandırdım.

Düşünüyordum.

Günlerdir, durmadan düşünüyordum. Siyah gözlerin, hafızama kazınmasına bir anlam yükleyemeyecek kadar acizdim. Neler hissettiğimi, onu gördükçe nefesimin neden boğazıma düğümlendiğini ya da acılarını sırtlanmayı neden istediğimi bilmiyordum.  Yaralarımız ortaktı Alaz'la. Kendi yarattığımız dünyada yaşıyor, aynı dili konuşuyorduk. Buna rağmen, her kelimesinden keder dökülen bu adama nasıl davranacağımı kavrayamıyordum.

"Veda," diye, seslendi Emir uzun gövdesiyle görüş açıma girerken. Dünden bu yana bir kaç saatliğine dinen yağmur, yeniden çiselemeye başlamıştı. "N'apıyorsun burda?"

Kollarımı saran hırkanın düğmelerini çekiştirdim ve, "Oturuyorum." diye, mırıldandım. Emir, ceketinin kapüşonunu seri bir hareketle saçlarına geçirirken dakikalardır yaptığım gibi parmaklarımı yeniden bankın aşınmış tahtasına sürttüm. "Onu fark ettim," dedi, Emir hafif alaylı bir sesle. Ardından, öfkeyle uğuldayan rüzgarın uçurduğu yaprakları ve bulutlarla kuşanmış semayı işaret etti. "Yağmur bastıracak birazdan, içeri geçsene." Dilimi, dudaklarımın üstünde gezdirdim ve kurumuş boğazımı yumuşatmak için bir kaç kez yutkundum. "İyi böyle, bunalıyorum içerde."

Emir, kavisli kaşlarını usulca havalandırırken dudaklarını birbirine bastırdı ve yavaşça bankın diğer ucuna çöktü.
"Bir şey mi oldu?"

Parmaklarımı, yeniden banka sürttüğümde derimin yandığını hissettim ancak boğazıma oturan yumrudan daha baskın değildi. "Hayır hayır," dedim, çabucak. Ardından, toparlamak istermiş gibi genişçe gülümsedim. "Sürekli hastanedeyiz. Yani, ağır ilaç kokuları falan... temiz hava iyi geliyor."

TARUMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin