Jeonights: Fark etmek. Tüm her şey bundan ibaret, sanıyorum ki. Çift göz kapağını, burnunun ucundaki beni, ensendeki o minik doğum lekeni, mimiklerini ve tepkilerini... Kahredici bir rutin hâline geldi fark etmek ve farkındalıkla sana daha çok çekilmek. Bir de, parmaklarına geçirdiğin ince yüzükleri dahi kıskanıyor oluşumu ya da gözlerinin içine içim gitmiyormuş gibi bakmaya çalışırken sızlayan burnumu izah edemiyorum artık, Kim. Varlığınla bir enkaza çevirdin beni ve ilk defa bir yıkılış karşısında böyle istekle boyun eğiyorum.
[2617 beğeni, 452 kayıt.]
-9 Aralık 2013.-
•
[2013 Aralık'ı, geçmiş]
Kim Taehyung, karşısında oturan genç çocuğun pek bir dağınık gözüken siyah buklelerine kaçamak bakışlar atarken nereden esti de bu teklifi sundu ona yanıyordu. Birlikte ders çalışmaya başlamaları üzerinden geçen 6. gündü bugün ve söz verdiği gibi Jeongguk'u sabote etmeden ona destek olmak istercesine yanında kendi notlarına bakarken sıkıntıdan çatlayacağını düşünüyordu. Henüz finallerin olacağı aya bile girmemişlerdi fakat sanki genç çocuk artık iyi bir ortalama hedefini de geçmiş, bölüm birincisi olmak ister gibi sıkı çalışıyordu bu yüzden, her ne kadar sessizlikten göğsü sıkışsa da Taehyung, onun bu isteğini baltalamamak için gıkını çıkarmıyordu.
Jeongguk ile sessiz sakin yan yana ders çalışmak bile arkadaşlarıyla eğlenerek, bir noktada kafa patlatarak geçirdikleri dakikalardan daha huzurluydu kuşkusuz lakin genç çocuğun öyle doyum olmayan bir sohbeti vardı ki Taehyung şimdi onun attığı mesajı daha iyi anlıyor; yanında o varken kesinlikle dersine odaklanamıyor, yalnızca vaktin çabucak geçmesini ve tekrar bir şeyler hakkında atışmayı arzuluyordu.
Gözleri, masanın üzerinde yarısı yenmiş çikolatalı çöreklerden kendisine ait olana kaydığında derin bir nefes alarak ona uzandı ve parçayı ikiye bölerek birini ağzına attı. Hafta başında ilk sözleştikleri gün Jeongguk elinde sıcacık iki kahve bardağı ve suratındaki o belirgin mahcubiyetle yanına sokulduğunda verdiği kitap ve kremden dolayı çekimser davrandığını hemen anlamış, onu gülümseteceğini bilerek kendi de çantası içerisinden kahverengi paketi çıkararak çörekleri masaya koymuştu. Ondan sonraki günlerde ise, sanki ikisi de aralarında sessizce anlaşmış gibi gelirken yanlarında kahve ve çörek getiriyor, kütüphanenin en sakin olduğu akşam saatlerinde o gözlerden ırak köşeye geçerek sohbet edip ders çalışıyorlardı. Daha doğrusu Jeongguk çalışıyor, Taehyung ise ya önceki sohbetlerini tekrar tekrar zihninde canlandırıyor ya da bir sonraki sohbetlerini düşlüyordu.
"Sıkıldın mı?"
Genç çocuğun bal kıvamındaki sesiyle irkilerek onun yüzüne döndüğünde, dersini bölmesine sebep olduğunu düşünerek hızla başını olumsuz anlamda sallamış ve inandırıcı olmasına gayret ettiği bir gülümsemeyle "Hayır, canım." demişti. "Sen devam et." İşte, canım, Kim Taehyung'un son günlerde dilinden dökülmeyen bir hitap hâline gelmişti. Genç çocuğun suratına bakıp ismini seslenecekken dilinden yanlışlıkla Jeanny ismi dökülecek diye ödü kopuyor, olur da rahatsız olur düşüncesiyle tırnaklarıyla kaba etini sıkıştırıp duruyordu bu yüzden çareyi 'canım'da bulmuş, pek bir keyif ve rahatlıkla kullanmaya başlamıştı. Zaten öyle bir canım diyordu ki dışarıdan duyan biri, normalde irite edici olabilecek bu hitabın tam da Jeongguk'a yakışır nitelikte olacağını söylerdi zira Kim Taehyung kalın sesi fakat yumuşacık bakışlarıyla bu kelimeyi dillendirdiğinde Jeon Jeongguk'un gerçekten de canından farkı kalmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölülerin Ruhları || Taekook
FanfictionBaşını göğsüme yasla. Sana eskiden sahip olabileceğimiz hayatın öykülerini anlatacağım. [ The picture on the cover belongs to @lemsyeming. ]