5- Yeni Roma'da İşler Değişiyor [Annabeth]

242 19 26
                                    

Fazlasıyla önemli not: bundan sonraki bölümlerle zaman karışıklığı olmasın. Percy'nin Tartarus'ta geçirdiği zamanlardan bahsederken "Aaa, ne kadar zaman geçmiş" gibi şeyler söylemeyin yani. Sizin anlayacağınız, şu anda sonraki bölümün Percy ile olacağını ilan etmiş bulunmaktayım. Şaşırmamanız için söyleyeyim; Olimpos Konseyinden hemen sonra gerçekleşecek. Unuıtmayın yani.

Annabeth hafifçe inleyerek yürüyüş parkurunda yüzer metre aralıklarla kurulmuş karşılıklı banklardan birine çöktü. Hızlı hızlı nefes alıyordu ve oturmazsa artık yere yığılacağından emindi. Annabeth kendini iyi hissediyordu hissetmesine ama ters giden bir şeyler vardı. En azından bacaklarında ve göğsünde. Sabah koşusuna çıkmıştı ama artık iyice kendini yorgun hissetmeye başlamıştı. Yeni Roma'da her gün şehrin etrafındaki yürüyüş yolunda koşuyordu. Melez Kampı'nayken de sık sık koşuya çıkardı ama hiç bu kadar çabuk yorulmazdı.

Neyin değişmiş olduğunu düşündü. Farklı bir iklimdeydi ama bunun fazla değişiklik yaratacağını sanmıyordu. Artık gün içinde canavarlara savaşma konusunda pratik yapmıyordu. Zaten düzenli koşmaya başlamasının en önemli nedeni de günlük aktivitelerinin içinde bedensel egzersizin bulunmayışıydı. Sağlıklı bir vücuda sahip olmak istiyorsa onu düzenli çalıştırmalıydı.

Dört ay önce Jüpiter Kampı'na geldiğinden beri hem üniversiteye gidiyor, hem de bir mimarlık şirketinde yarı zamanlı çalışıyordu. Bu sayede öğrendiklerini çabucak kullanıp unutmamayı başarıyordu, bir öğrenci için bu oldukça iyi bir şeydi.

Sınıf arkadaşı ve iş ortağı Susan yanına varıp önünde dikildi ve ellerini beline koyarak ona baktı. Kafasını yana eğip bir kaşını kaldırdı ve sorgulayan ifadesine bürünmüş oldu.

"Eeee?" diye sordu Susan onunki gibi atkuyruğu yaptığı kıvırcık siyah saçlarını savurarak. Roma çocukluk içecekleri tanrıçası Potina'nın oğluyla ölümlü bir annenin kızıydı. Annabeth onun fazla bir aurasının olmadığını biliyordu, isterse dış dünyada da yaşayabilirdi. Ama Susan bu çılgın dünyayı seviyordu. Canavarlar tarafından kovalanmazsa sever tabii, diye düşündü. "Yoruldum Susie. Hem de çok."

"İlginç." Susan kalkık kaşını daha da kaldırdı. "Akıl uzmanlarının siz Min- pardon Athena çocukları olduğunu biliyorum ama bu bana bile tuhaf geliyor, bilesin. Özellikle de ilk tanıştığımızda hafta sonları şehri turladığını düşünürsek."

Susan haklıydı. Annabeth geldiğinden beri sadece koşuda değil, gündelik bütün aktivitelerinde giderek yavaşlamıştı. Bunun nedeninden emin değildi ama bir tahmini vardı tabii. "Melez Kampı'ndayken bütün günümü ayakta geçiriyordum Susie," dedi. "Kendi derslerim vardı, üstelik yaşı en büyük kampçılardan biriydim. Küçükleri ben eğitiyordum, hançer kullanmayı ve Yunancayı onlara ben öğretiyordum. Gece yattığımda tükenmiş oluyordum."

Nefessiz kalmıştı, bu da tuhaftı ama nedenini rahatlıkla anlıyordu. İçine kocaman bir nefes çekip devam etti. "Şimdi ise öyle değil. Eskiden, kamp ateşi sırasında çoğunlukla uykum gelirdi. Şimdi ise gece bire kadar uykum gelmiyor bile. Sırf ertesi sabah dinlenmiş olmam gerektiği için yatıyorum, onda da saat dokuzda yatağıma girmem gerekiyor. Yaklaşık bir saati yattığım yerde dönerek geçiriyorum çünkü."

"Anlıyorum tabii," dedi Susan. "Bu şehirde yaşayanlarda sıkça görülen bir şey. İnsan enerjisini atamıyor, haliyle uykusu da gelmiyor."

"Ama tek sorun bu değil," diye itiraz etti Annabeth. "Bu sana saydığım, zamanımın yarısında başıma gelenler. Diğer yarısında ise tam tersi oluyor."

Susan kaşlarını çattı. "Nasıl yani?"

"Aşırı yorgun ve uykulu oluyorum," diye açıklama yaptı Annabeth. "Uyku düzenim altüst oldu, ya aşırı uykulu oluyorum ya da sıfır."

PJO- Gizli KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin