12- Casusluğun "Sıradan" Ve Sıkıcı Bir Günü [Robert]

190 22 45
                                    

Bana sorarsanız sevgili okurlarım, başlığı görür görmez size bir çağrışım yapmış veya var olan şüphelerinizi kuvvetlendirmiştir. Bakalım haklı mısınız? (Siz sormadan söyleyeyim, büyük ihtimalle evet. Aklınızdan ne geçtiğini biliyorum.)

  Robert Larkin arkasına yaslanıp elindeki yastığı kafasının altına yerleştirdi ama kafasını koyamadan biri onu dürtükleyip bütün keyfini kaçırdı.

 Homurdanarak yerinden kalkıp gözlerini açtı ve kardeşlerinden Clovis’in esneyerek orada durduğunu gördü. “Ne var Clovis?”

 Kardeşi iyice gerindi. Uyumamaya çalıştığı belli oluyordu. “Bana bak, düşersen seni yakalamam ona göre. Ne diyeceksen de.”

 “Amma kabasın, kardeşim.” Clovis gözlerini ovuşturdu ve kendi yatağına doğru sendeledi. “Sana İris Mesajı var. Özel bir şeymiş.” Kulübenin tuvaletlerini işaret etti.

 “Kimden?” diye sordu Robert ama çok geçti. Clovis çoktan horuldamaya başlamıştı.

 “Hay, Erebos belasını versin,” diye küfretti. Neyse ki kabindeki herkes uyuyordu.

 Hızlıca tuvaletlere doğru yürüdü ve bir gökkuşağıyla karşılaştı. Kıvırcık saçlarını atkuyruğu yapmış sarışın bir kız duruyordu içinde.

 “Annie!” dedi Robert kendini gülümsemeye zorlayarak. Kızı gördüğüne hiç de memnun olmamıştı ama planları bunu gizlemesini gerektiriyordu ne yazık ki.

 “Robert!” dedi Annabeth Chase ona gülümseyerek. Yüzünde heyecanlı ve temkinli bir ifade vardı, sanki bir şey yapacakmış da sonrasında olacakları tahmin edemiyormuş gibiydi. Robert Athena çocuklarının sık sık bu tür durumlar yaşadıklarını daha önce de duymuştu.

 “Bir şey oldu!” dedi Annie. İyice gerilmiş görünüyordu, bir de nedense karnını okşayıp duruyordu.

 “Nedir?” diye sordu Robert. Bıkkın görünmemesi lazımdı ama bir an önce efendisine ulaşmalı ve günlük raporunu vermeliydi ki, bu da hemen uyumasını gerektiriyordu.

 “Mutsuzsun sanki?” diye sordu Annie. Yüzündeki ifade değişmiş, biraz durgun bir hale bürünmüştü.

 “İyiyim,” dedi Robert. “Uykum var sadece.”

 Annie buna gereğinden yüksek, zoraki bir kahkaha attı. Gergin olduğu barizdi ama Robert sebebini çözemiyordu. Bir an aklına bir şüphe düştü; acaba onun gibi Annabeth de sırf bilgi alabilmek için mi onunla çıkmıştı?

 “Haberlerim var,” dedi Annie onu endişelerinden uyandırarak. “Ben, şey... üç ay önce ne olduğunu hatırlıyor musun? Hani şu hain cezasını çekmeden hemen önce?” hain lafını tıslayarak söylemişti.

 “Tabii ki, şekerim,” dedi Robert. O günü asla unutamazdı. O çok güçlü Olimposluları, en yüce kahramanlarını fırlatıp Tartarus’a atmaya ikna etmişti, hem de buna bütün melezler ve sözde Perseus Jackson’un onu çok seven babası da dahildi! Hayır, nasıl unutabilirdi? O gün en büyük zaferini tatmıştı.

 “Benim sayemde, küçük melez. Bunu ben sana güç verdiğim için başarabildin.”

 “Ah, tabii efendim!” dedi Robert çabucak. Kimse onu kızdırmak istemezdi.

 “Güzel. Şimdi şu aptal kız ne istiyormuş öğrenelim hadi.”

 “Robbie? Daldın?” Annie elini mesajı silmemek için biraz uzaktan ona sallıyordu.

PJO- Gizli KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin