15- Hiç Beklenmedik Bir Dostla Karşılaşıyorum [Percy]

190 25 25
                                    

 Percy asansörden çıktığında kendini yeni biri gibi hissetti. Ve bunun Tartarus’un midesinden çıkmış olmasıyla da alakası yoktu. Yani, belki biraz.

 Tartarus’tan kurtulmuştu! Styks aşkına, Gaia’yı göreceğine bu kadar sevineceğini asla tahmin edemezdi. Ama seviniyordu işte, her ne kadar toprak yaşlı ve süper güçlü, süper kötü bir tanrıçanın bedeni olsa da, onun yuvasıydı.

 Yuvam. Percy midesinin kasıldığını hissetti. Atlanta’da Phorkys’le mücadele ederken de suyun yuvası olduğunu düşünmüş ve bu sayede aptal fanusu kırıp yaşlı deniz tanrısıyla sırıtık kız kardeşini bir iyi pataklamayı başarmıştı. Tamam, olaylar öyle gelişmemiş olabilirdi ama neyse.

 Ölümün Kapılarından dışarı adım atar atmaz, içinden Thanatos’a teşekkür etti. Pek çok kişi ölüm tanrısının dikkatini çekmekten deli gibi korkuyor olabilirdi ama Percy onula bizzat tanışmıştı. İtiraf etmesi gerekirse, tanrı onun çocukken kafasında canlandırdığından çok daha havalıydı.

 İki dostuna döndü. “Eee, çocuklar?”

 Biri Titan ve biri de gigant olan iki arkadaşı, etraflarını inceliyorlardı. Damasen mızrağını yere indirdi. “İlginç. Demek Hades’in Evi burası.”

 “Öyle, öyle,” dedi Percy. Buraya daha önce de gelmişti ve o anın görüntüleri şu anda kafasına akın ediyordu. Ama garip bir şekilde, hıçkırmadı veya ağlayacakmış gibi hissetmedi. Galiba bu ihanet dolu anıların zihnine dolmasına alışmıştı.

 “Peki, yukarı nasıl çıkacağız?” diye sordu Bob. “Persephone’ye gidecek miyiz? Yemek salonunda bir zombi patlamış olabilir.”

 Percy bir an gülmemek için kendini zor tuttu. “Olabilir. Ama eminim onlar halletmişlerdir. Hadi gelin, size çıkışı göstereyim. Hades’in Evi, yerin epeyce altında kalıyordu. Son gelişimden hatırladığım kadarıyla epey uzun yoldu ama hatırlayabilirim... yani, umarım.”

 Damasen burnundan güldü. “Hadi bakalım Percy Jackson. Bizi güneşe götür.”

 “Yıldızlar,” diye onayladı Bob. Sonra da kafasını kaşıdı. “Şey... yukarıda yıldız kalmış mıdır?”

 Percy kahkaha attı ve anında kendini çok daha iyi hissetti. “Evet, Bob. Ben... aşağı gelmeden önce yıldızlar vardı. Onlara senin selamını söylemiştim, ama bu sefer sen söyleyeceksin.” Arkasını dönüp yüzeye giden yolda ilerlemeye başladı. İki arkadaşının ağır ayak seslerini duyabiliyordu.

 “Tamam,” dedi Bob. “Ama... güneşle yıldızlar aynı anda oluyor muydu?”

 “Hayır,” dedi Percy. “Ama merak etmeyin. İkisinin arasındaki süre, yani bir gün, uzun değil. İkisini de sırayla görebiliriz.”

 “Peki şu anda hangisi vardır?” diye sordu Damasen. Percy omuz silkti.

 “Hiçbir fikrim yok. Yukarıda gündüz de olabilir, gece de. Tartarus’tayken fark etmiyor.”

 Tartarus isminin akına getirdiği şey yüzünden duraksadı.

 “Çocuklar,” dedi sakin olmaya çalışarak. “Biz asansöre binerken Tartarus’un ne söylediğini hatırlıyor musunuz? Ya da dikkat ettiniz mi?”

 Damasen homurdandı. “Evet. Babam Erebos’tan bahsetti, karanlığın tanrısı. İlkellerden biri.”

 Erebos ismi odayı kararttı, tanrı seslerini duyunca oraya gelmişti sanki.

 “O... solmuş muydu?” diye sordu Percy. Tünellerin ikiye ayrıldığı noktada dostlarını doğru yöne yönlendirdi.

 “Anlaşılan hayır,” dedi Damasen. “Babamla anlaşma yapmış. Senin yoldan çekilmeni istiyor olmalı, Percy. Ve bunu gerçekten istiyor.”

PJO- Gizli KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin