Bölüm-31

73.6K 3.7K 916
                                    

"Anlatmak ister misin güzelim?" diye sordu beni mayıştıran bir sesle.

O saçlarımı okşamaya devam ederken yarı açık gözlerimle, zaten bana bakan buz mavilerine baktım ve dizindeki başımı yavaşça sağa sola oynatarak anlatmak istemediğimi belirttim. Anlayışla başını salladı.

Ağlamaktan dolayı, şişmiş ve acıyan gözlerimi yavaşça kapattım, aradan çok bi süre geçmeden göz kapaklarımın üzerinde hissetiğim baskıyla zaten normalinden daha fazla çarpan kalbim, bu yaptığıyla bir an tekledi. Sağ gözümden sonra alev alev yanan diğer gözüme de soğuk dudaklarını bastırdı. Ben eriyorum ama yaaa...

"Sana bu kadar yaklaşıyorum ama yine kasıklarıma tekme yemem değil mi? Ben gelecekteki çocuklarımızı düşünüyorum" dedi muzip bir sesle. Bu sefer utanmadı- tamam lan tamam azcık utanmış olabilirdim.

Gözlerim hâlâ kapalıyken sinirle homurdandım. "Sen bana o kadar yaklaşıp devrelerimle oynamışken, akıllıca düşünebiliyor muydum anasını satayım" dediğimde kahkaha attı, hemen çatık kaşlarım düzeldi ve gözlerimi hızla araladım, o gözlerini kapatmış güzel gülüşünü bana bahşederken, bende onu hayranlıkla izliyordum.

Gülmesini durdurup tekrardan bana doğru eğilip baktığında, onu izlediğimi gördü kısa bir an affallasada yüzünde muhteşem bir gülümseme oluştu bana daha çok eğildi ve alnıma derin bi öpücük kondurdu.

Gözlerim bu anı beklermiş gibi anında kapanırken kedi gibi mırıldandım ve bankta hareket edebildiğim kadar ona sokulup koca gövdesine küçük kollarımı dolamaya çalıştım. Bu hareketlerimle o da uzun kollarını sırtıma dolamış ve keyifle gülmüştü.

Derin bir iç çektim ve konuştum. "Çok güzel gülüyorsun". Tekrardan keyifle güldü ve "İşte benim arsız kızım geri döndü" dedi.

Yüzümü biraz geri çektim ve elalarımı buz mavilerimle buluşturdum. "Sen arsız görmemişsin" dediğimde ağzıma hafifçe vurup "Ayıp" dedi başını iki yana sallayarak.

Kaşlarımı muziplikle indirip kaldırdım ve "Ayıp yatakta olur" dedim.

Aneemmm, yanakları kızardı ya la bunun. Hemen doğrulup, o daha noldunu anlamadan kızaran yanaklarına sulu iki öpücük verip geri dizlerine yattım.

"Güzelim bunları benim sana söyleyip utandırmam lazım, senin beni değil!" dedi sitem edercesine, kıkırdadım ve kollarımı sıklaştırarak omuz silktim. Bu konuları kafam dağılsın diye açtığını biliyordum ve evet kafamı gayet de dağıtıyordu. Bunun için ona minnettardım, beni gerçekten çok güzel seviyordu, bazen insan 'gerçekten böyle seven biri var mı?, ' diye düşünmeden edemiyordu.

Ama hayır Oğuzhan Özer fazlasıyla gerçekti.

O da kollarını sıklaştırdı. Çok geçmeden birden beni kendinden uzaklaştırdı ve sırtımdaki elleri belime indi 43 kiloya düştüğüm için incelen belime koca ellerini sardı ve kaşlarını derinden çattı. Sweetim bol olduğu için verdiğim kilolar çok fazla belli olmuyordu ve ben tombik yanaklarımdan hiç bir şey kaybetmemiştim.

"Siktir" diye bir küfür savurdu Oğuzhan öfkeyle.

Belimdeki ellerini sıklaştırdı ve bir şeyi ölçüp biçiyor gibi tarttıktan sonra tekrar konuşmaya başladı. "Siktir kızım sen çok fazla zayıflamışsın!" diye bağırmadı ama fazlasıyla sert bir tonda söyledi.

Ben daha ne olduğunu anlamadan bacaklarımı iki yana açmış bir şekilde Oğuzhan'ın kucağında bulmuştum kendimi. Noluyoruz lan? Tamam yaşıtlarım kim bilir neler neler yapıyordular ama ben onlardan değildim.

Zaten Oğuzhan'ımın da o düşüncelerde olduğunu düşünmüyordum, yani sanırım.

Ağzımdan istemsiz bir "Höst ulan!" çıkmıştı. Ulan Allah'tan kuytu bir yerdeydik yoksa sana sormaz mıydım Oğuzhan?

Tehditkar bir şekilde yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve sessizce fısıldadı. "Eğer biraz daha zayıflar ya da zayıflamaya kalkarsan, verdiğin kiloların hepsini sana geri aldırtırım" dedi kararlı bir sesle ve ekledi "Ha bir de öperim, her an, her yerde, her saniye" dedi. Kabul iyi bir tehditti. Sustum ve başımı onaylarcasına salladım.

...

Oğuzhan'ın büyük ellerinin arasında küçük ellerim kaybolurken bu görüntünün ne kadar güzel olduğunu düşündüm.

Bir şeyler hissettiğim, hatta sevdiğim çocuklaydım. Mutluydum. Huzurluydum. En önemlisi sevgiyi iliklerime kadar hissediyordum.

Onunla birlikte bahçeden yavaşça yürümeye başladık.

Gram umrumda değildi kızların 'Bu kıza nasıl bakar aklım almıyor. Acaba kendini falan mı acındırdı?' lafları. Ama Oğuzhan reyiz durur mu? Durmaz. O kızların yanından geçerken saçımı okşamış, öpmüş ve ardından bana her birinin içini çekmemek için zor tuttuğu laflar söyleyerek onları göt etmişti. Ahh bu çocuğa bayılıyorum...

Dışarı yüzümdeki kocaman gülümsememle ve Oğuzhan'la ellerimizi ayırmadan çıktık. O ve ben birbirimize gerçekten sevgi dolu bakışlar atarken gözüm karşı kaldırıma takıldı.

Hayal kırıklığı, hüzün, öfke, ümitsizlik... Her şey evet her şey, bir gözde saniyeler içinde geçebilir miydi? Evet geçebilirdi. Sol gözünden akan yaşın yavaşça çenesine doğru süzülüşünü izledim, ardından ise elindeki - benim en sevdiğim çiçekler olan - gül büketinin yavaşça elinden kayıp gidişini izledim. İçime öküz oturdu derler ya, içime öküz oturmuştu. Sanki bir suç işlemiştim...





Düzenlendi ✔

1.55  | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin