İçim yine huzursuzlukla doldu.
Derin bir nefes aldım ve ne yapacağımı düşünmeye çalıştım. Bazı şeyler yerine oturuyodu, salak değildim, saf hiç değildim, aksine fazlasıyla cin bir kızdım, tamam aşk işlerini pek anlamazdım ama... Anlamıştım işte.
Onun çoktan gitmiş olduğu, yerde duran çiçeğe ve boş sokağa öylece boş boş bakarken yüzüme hizalanan yüz ve elalarımı etkisi altına alan buz mavilerle irkildim. Tokamdan çıkıp gözümün önüne gelen bir saç tutamını, acıtmaktan korkarcasına yavaşça kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Güzelim, o çocuk kuzenindi öyle değil mi?" diye sordu, başımı onaylarcasına salladım. Şimdi söyleceği zor bir şeymiş gibi derince yıtkundu. Ardından yine muhteşem bi şekilde gülümseyerek içimi sıcacık etti.
Elini yanağıma getirdi ve yavaşça elmacık kemiğimi okşadı. Bunu yaparken hiç göz temasını kesmemişti.
"Sanırım o senden hoşlanıyor, eğer-" sözünü tamamlamasına izin vermeden hemen lafa atladım. "Oğuzhan o akşamda söyledim hepsini kardeşim, abim olarak görüyorum. Bende az önce fark ettim. Sevmiyorum ben onu, seni seviyorum ben" dedim biraz sinirle, biraz panikle, birazda kırılmışlıkla. Derin bir nefes aldım ve kırgınlıkla baktım benim aşkıma güvenmiyor muydu? O tam ağzını açmışken tekrardan söylendim.
"Sana umut verip, sana sevgilim, adamım demişken başkasını sevebildiğimi nası-" daha lafımı bitiremeden hızla dudaklarıma kapandı ve sıkı bir öpücük verdikten sonra, geri çekildi.
"Beni dinleyecek misin artık bücürüm? Yoksa seni yine öperek susturmak zorunda mı kalayım?" dedi, az biraz sinirle.
"Eğer konuşmak istersen seni anlayışla karşılarım. Ona yakının olarak değer veriyorsun üzülmesini - hiç kimsenin üzülmesini- istemez o minnoş kalbin diyecektim yavrum" dedi. Ah! Ben bu çocuğa düşmelere doyamayacaktım sanırım...
Şaşkındım, çünkü Oğuzhan şu çokta uzun olmayan zaman zarfında bile, ne kadar kıskanç olduğunu göstermişti. Şu an bana konuşmak istersem anlayışla karşılıyacağını söylüyordu... Benim güzel adamım. Alnıma bir buse kondururken "Onunla konuşmak mı istersin? Yoksa kafanı mı dağıtalım?" diye sorduğunda sıcacık gülümsedim.
Aga gelinde böyle güzel adamı sevmeyin. "Ulan seni mıncıra mıncıra severim çocuk!" dediğimde keyifle gülerek beni kolunun altına çekti ve "Ulan beni mıncıra mıncıra sev çocuk!" dedi ikimizde kıkırdarken birden bir ayının üstüme atlamasıyla yerimde sendeleyip, yalpaladım. Oğuzhan diğer kolunu belime sarıp beni düşmekten son anda kurtardı.
Oğuzhan'la aynı anda sinirle üstüme atlayan ayıya baktık.
Pardon ayı Ali'ymiş! Ali Oğuzhan'ın kolunun altında olan beni hızla kendi kolunun altına çekti. Evet arkadaşlar 1.55 olmak zor! Çok zor!
"Bensiz nereye götürüyosun yavrumu? Nereye he? Nereye?" dedi Ali çirkef karılar gibi. Oğuzhan iyice sinir olurken dişlerinin arasından konuştu. "Ali geçen seferki yaptığının acısını çıkartamadım, istersen şimdi çıkartayım kardeşim?"dediğinde Ali şirin olduğunu düşündüğü gülümsemeyi yüzünü taktı ve beni hızla Oğuzhan'ın göğsüne itti. Ama bu nedir yaa...
Kamu spotu! : Lütfen 1.55'leri itip kakmayın!!!
Oğuzhan sinirle."Lan çocuk, kızı pinpon topu gibi aramızda sektirip durmasana." dedi. Ali ise onun dediğini umursamadan. "Al tepe tepe kullan kayınço, kız senindir" dedi ardından bize yetişen İpek ve Mete'ye dönüp, Mete'yi dürtükledi "Kayınçoydu dimi lan" dedi. Onun cevap vermesini beklemeden tekrardan Oğuzhan'a döndü. "Neyse ne" diyerek şirince sırıttı.
Ben mi? Ben ağzım o şeklini almış olanları izliyordum.
...
"Akşama geleceğimmm, bu akşama geleceğiiimm, hacı babaağğ evde miğğ... "
"Tavukları pişirmişem hacıyıda çarşıya göndermişemm"
"Tavukları pişirmişem hacıyıda çarşıya göndermişemm"
Oğuzhan'la gözgöze geldiğimizde başımı bunlar olmamış dercesine salladım.
Yemin ederim ne ara oldu ne ara Ali o mikrofonu eline alıp da Dilberay söylemeye başladı hiç bilmiyorum. Tek bildiğim sokaklarda gezinip kafa dağıtalım derken, sokakta müzik yapan abileri ve ablaları dinlediğimizdi.
Lan hadi Tarkan falan olsa yine anlayacağım da Dilberay nedir arkadaş?
"Akşama geleceğimmmm akşama geleceğimmmm, zalim anan evdeeğğ miiğğ?" diyen Mete'yle şok geçiriyordum o da onlara katıldı iyi mi!
Bi kenarda popolarını tokuşturarak bağıra bağıra "Tavukları pişirmişem anamıda komşuya göndermişem" diyen İpek ve Ali'yi de gördüğümüzde onları tanımıyormuşuz gibi yapmaya başladık.
Etrafaki çember gittikçe büyüyor çoğu kişi elinde ne kadar para varsa şapkaya katıyordu. Bazıları telefonlarına çekiyor bazılarıda onlara katılıyordu.
Oğuzhan'ın elini tuttum ve oradaki kafelerden birine ilerlettim.
...
"Lan banane, kız şırfıntı versene paramı" diyen Ali'yle artık sinirden delirmek üzereydim. Neymiş o kadar kıvırtmışlar milleti eğlendirmişler. O paranın yarısı onlarınmış. Karşıdaki bizim gibi üç erkek iki kız olan grupta yürüyün gidin işinize dedimi,başladılar kavgaya.
Hayır anlamıyorum orada 3 tane izdanbut gibi abiler var sen neyine güveniyonda kavga ediyon? Lan bide Mete ve İpek'te destek çıkmıyor mu deliriyorum.
En sonunda karşıdaki adamın sinirlendiğini ve Ali'ye az sonra çakacağını anladığımda kulağından tuttuğum gibi çekmeye başladım.
"Melis bırak" umursamadım
"Ofofof ablaa"
"Abla tamam bırak yaa"
"Abla çok acıyooğ" en sonunda o sokaktan uzaklaştığımızı görünce kulağını bıraktım. O bir yandan kulağını ovalarken bir yandan da bana çemkiriyodu. "Kulağımı koparttın kızım. Ne var hakkımızı da mı savunmayalım Allah Allah?" diyen güzel kardeşimle havaya bakıp sabır diledim.
"Ali o dilini kopartırım yürü düş önüme" dedim dişlerimin arasından.
"Valla evde kimin borusunun geçiceği şimdiden belli oluyor kardeşimm" diyen Mete'nin kafasınada Oğuzhan bi tane geçirerek susturdu.
Düzenlendi ✔
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1.55 | Yarı Texting
Teen FictionMelis, asosyal ve içine kapanık bi kızdı. Özellikle de liseye ilk başladığı yıllarda... Okulda birçok kişi tarafından pek sevilmeyen, sayılı konuştuğu kişiler vardı. Kendi küçük dünyasına, abisi, kardeşi ve annesinden başkasını almak istemiyodu. Ta...