20,Poppy flower

1K 112 55
                                    

Merhaba! Artık başlasın bir şeyler dediğinizi duyar gibiyim. Bu bölüm o bölüm. Keyifli okumalar...

23 oy, 30 yorum

Okulun önünde durmuş, Jungkook'u beklerken gelen geçeni izliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Okulun önünde durmuş, Jungkook'u beklerken gelen geçeni izliyordum. Biraz heyecanlıydım. Bu yüzden ellerim terliyordu. Oysaki ilk randevum değildi, tabi bu bir randevu ise. Normalde böyle şeylerde bu kadar stres yapmazdım, fakat Jungkook'a gelince bana son zamanlarda bir şey oluyordu.

"Lalisa? Üzgünüm, çok bekletmedim değil mi?"

"Hayır hayır, sorun değil."

"Son anda küçük bir işim çıktı da elimden geldiğince çabuk hallettim. Şimdi, kahvemizi nerede içelim?" Bir yandan yürüyor, bir yandan da Jungkook'a bakmamak için çaba sarf ediyordum. Aniden bedenimi kaplayan utangaçlık ile ne yapacağımı bilemiyordum. Onunla baş başa olduğum için miydi? Aslında, sinemaya gittiğimiz zaman böyle olmamıştı. Vücudumun yersiz ve alışılmadık tepkilerine yetişemiyordum.

"Bana fark etmez, parkın yakınlarında bir kafe var, genelde oraya giderim. Sana da uyarsa oraya gidebiliriz?"

"Uyar tabiki, sanırım yerini biliyorum. Bir kaç kere gitmiştim."

Yanında yürürken, kızların ona ve bana attığı bakışları yakalayabiliyordum. Yanlış anlasalarda, gözlerinde gördüğüm tek duygu saf kıskançlıktı. Elbette şuan yerimde olmayı isteyen kızlar olabilirdi fakat yapacak bir şey yoktu. Onlar yok, ben vardım. Ayrıca, tanımadıkları bu iki yabancı için, direk olarak onlara bakmaktan başka yapacakları hiçbir şey yoktu.

Aniden kafamda çakan şimşek ile ne yaptığımı sorguladım. Resmen kıskançlık yapıyordum? Hem de daha hayatımda ki yerini bilmediğim adama. Eğer yanımda yürüyen beden olmasaydı, kendimi tokatlayabilirdim. Bazen kendimin ani duygu değişimlerine de anlam veremiyordum. Sanki bedenim kontrolden çıkıyormuş gibiydi. Önceden Jungkook hakkında düşündüklerimi hatırladım. Basit bir etkilenme olarak adlandırmıştım değil mi?

Kafenin kapısını benim için açtığında, teşekkür etmek adına küçük bir tebessüm ile karşılık verdim.
Her zaman oturduğum masama doğru ilerlerken, onun hemen arkamdaki adım seslerini duyuyordum. Karşılıklı olarak oturduğumuz da, garsonu çağırmak için kafasını çevirdiğinde, cildinin benimkinden nasıl daha canlı ve daha parlak olabilir diye düşünüyordum.

Beklemediğim bir anda tekrar önüne dönmesi beni küçük çaplı bir şoka sokup, öylece donmama neden olsa da o hâlinden keyif alırmış gibi kıkırdamıştı.

Bir kaç dakika sonra garson gelip siparişlerimizi alsa bile hâlâ yakalanmanın verdiği utanç ile yüzümde, utandığımda bir klasik olan o hafif pembeliği hissedebiliyordum.

"Pekâlâ Lalisa, nasıl gidiyor?"

"Bu aralar sık sık görüşüyoruz, bildiğin gibiyim. Aynıyım."

"Anlıyorum, peki özel olmayacaksa, Doyoung ile nasıl bir geçmişiniz oldu?"

"Aslında- her neyse anlatacağım."

"Sorun değil, kendini zorlama."

"Geçmiş geçmiş bir şey, umrumda bile değil." Başkalamadan önce önümüze konan siparişlerimiz ile sıcacık kahveden bir yudum olarak başladım.

"Lisede ben biraz çocuksu biriydim, yani ne bileyim saçlarım turuncu, rengarenk tokalar, çilekli dudak nemlendiricisi, renk renk çantaları olan, okulun bebek kızıydım. Lise üçüncü sınıftayken Doyoung başka bir okuldan bizim okula transfer olmuştu. Bütün kızların dilinde o vardı. Zengin, yakışıklı, havalı falan. O zamanlar Mina adında yakın bir arkadaşım vardı. Onunla görmeye merak edip gitmiştik. İlk başta pek etkilenmesem bile, ilerleyen günlerde çok hoşlanmaya başlamıştım ondan, her kız gibi. İşte ben böyle platonik platonik takılırken, birisi benim ona olan duygularımdan bahsetmiş, ama benim bundan haberim yoktu.

Bir gün geldi ve çıkma teklifi etti. İlk başta daha önce hiç böyle bir şey yaşamadığım için panik olmuştum. Bu yüzden reddetmiştim ancak benim peşimi bırakmamıştı. Tekrar benden bir şans istediğinde, Mina'nın da desteği ile kabul etmiştir. Bir kaç ay sorunsuz -yani ben öyle sanıyordum- ilişkimizin ardından, okulun magazin sayfasında onun ve okuldan olmayan, yaşça büyük başka birkaç kızın sarılırken falan fotoğraflarını gördüm. Şok olmuştum. Ayrıca fotoğrafların tarihini baktığımda, sevgili olmamızdan bir kaç hafta sonra çekilmiş olduğunu gösteriyordu.

İlk başta kaldıramamıştım. İnanmamıştım fakat kendi ağzı ile itiraf etmişti. Beni asıl yaralayan bu değildi. Fotoğrafları Mina'nın çekmiş olmasıydı. Bana söylemek yerine, gidip bu sayfa ile paylaşmayı tercih etmişti. Ayrıca aldatdığımı öğrendiğimde beni teselli eden de oydu. Doyoung pek etkilememişti. Sanki sevgilim Mina'ymış da, o aldatmıştı beni. Ondan sonra okulumu falan değiştirdim zaten. Böyle işte. Hayatımda tatsız bir anı oldu. Bunun yüzünden bir süre güven sorunu yaşasam da şuan iyiyim. Kızlar bana iyi geliyor."

Bütün konuştuklarım boyunca dikkatlice beni dinlemişti. Bundan etkilenmemiş değildim.

"Tanrım, yaşadıkların için üzgünüm, bunları asla hak etmiyorsun."

"Üzgün olma, ben değilim. Ayrıca hak edip etmediğimi bilemeyiz. Belki de etmiştim."

"Sanırım onun yüzüne büyük bir yumruk indirmeden rahat edemeyeceğim."

"Saçmalama Jungkook, sonra seninle uğraşmasını istemiyorum. Neyse boşver şimdi, senin aşkından bahset biraz." Ne kadar bunu gülerek söylesem bile, vereceği cevap canımı sıkacakmış gibi hissediyordum.

"Aynı, hâlâ platoniğim, hâlâ beni fark etmesini bekliyorum. Hâlâ ona baktıkça içim gidiyor. Aslında, bazen uzaktan uzaktan, dokunmadan sevmek hoşuma gidiyor. Onu incitmekten korkuyorum. O aynı bir gelincik çiçeği gibi, dokunursam yaprakları dökülür diye kıyamıyorum."

"Jungkook... Çok güzel seviyorsun. Gidip açılmayı denesen? Neden kendine böyle yapıyorsun?" Keşke senin sevgine layık olabilsem, güzel olurdu değil mi?

"Dedim ya, korkuyorum. Şuan aramız biraz iyi. Onu korkutup kaçırmak istemiyorum."

"Pekâlâ, saygı duyarım."

Biz kendimizi kaptırmış konudan konusya atlarken, garsonun bizi uyarması ile akşam olduğunu fark ettik.

"Jungkook, çok teşekkürler. Senin gibi bir arkadaşla dertleşmek iyi geldi."

"O zaman tekrarlarız?"

"Elbette."

"Hadi bakalım, daha fazlası geç olmadan seni eve bırakalım."

Tekrar yan yana yürümeye başladığımızda, yüzümde buruk bir gülümseme oluştu.

Bu güzel adamın kalbi başkasınındı, benim olmasını istesem bile...

Bu güzel adamın kalbi başkasınındı, benim olmasını istesem bile

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Lali's PlatonicsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin