Sınır yok ama yorum yapmayı unutmayın lütfen<3
Jungkook'dan
Kafeterya'ya ayağımı basar basmaz, bizimkilerin sesleri kulaklarımı doldurmuştu. Her zaman oturduğumuz masaya doğru baktığımda, Lisa ve Chaeyoung hariç herkesin burada olduğunu görebiliyordum. Yanlarına doğru ilerleyip bir sandalye çektim ve oturdum.
"Selam koyun sürüsü gibi her yerde beraber dolaşan arkadaşlarım."
"Ne diyorsun lan." Tae hyung kafama vurmaya kalktığında, elini havadayken yakalamış ve bu girişimini önlemiştim.
"Hatırlatmak isterim Jungkook, sende bu sürünün bir parçasısın." Jisoo noona masanın öbür ucundan hafif sesini yükselterek ve aynı zamanda elindeki boş karton bardağı bana atarak söylemişti bunu.
"Sizinle tartışmayacağım, Lisa nerede?"
"Maknea dedik bağrımıza bastık, Lisa'ya tutulduktan sonra gece gündüz Lisa sayıklıyorsun. Lisa'dan önce biz vardık ama doğru, sen o zamanda bizi adamdan saymıyordun."
"Beni bu kadar sevdiğinizi bilmiyordum, gözlerim yaşardı." Onlara karşı ağlama numarası yaptığımda hepsi istemeden de olsa gülmüştü.
"Lisa ve Rosé'nin bugün dersi yok, gelmediler."
Haftasonu'nun ardından onu göremeyeceğim için yüzüm düşmüştü. Oysa bugün daha bi ödenmiştim kendime. Onun yüzünü görmeyince günün lm güzel geçmiyordu.
"Jungkook-ah, seninle bir şey konuşacağız." Jennie noona'ya anlamaz gözler ile baktığımda, konuşmaya başladı.
"Biz sizin umutsuz vaka olan ilişkinize el atmaya karar verdik."
"Ne?"
"Diyorum ki, biz de sıkıldık, bence sende sıkıldın. Şimdi aklıma geldi, bana bak bu söyleyeceğimizi sakın Lisa'ya söyleme, içimizden geçer." Ben hâlâ ne olduğunu anlayamamıştım.
"Jungkook bakma öyle? Salak mısın?" Jisoo noona bana seslendiğinde, güldüm.
"Artık sadede gelir misiniz?"
"Açık konuşayım, ben olsam bir kere daha düşünürdüm, bazen cidden kafasında beyni yerine ne olduğunu bende sorguluyorum." Jimin hyung kızlara doğru konuştuğunda, herkes gülmüştü.
"Tamam tamam, yeter bu kadar eğlence, Jungkook nasıl tepki verirsin bilmiyorum. Hazırla kendini." Devam et anlamında başımı salladığımda derin bir nefes alıp tekrar konuştu Jennie noona.
"Lisa senden hoşlanıyor Jungkook, gut açık ona."
Sesli bir şekilde güldüğümde hepsi dikkatle bana bakıyordu.
"Açılmam için böyle söylüyorsunuz değil mi, Lisa'nın benden hoşlandığı falan yok. Daha geçen gün n ekadar iyi bir arkadaş olduğumdan bahsetti. İki günde hisleri değişmez ya."
"Şoka girdi çocuk. Yazık daha çok gençti."
"Jungkook, neden böyle bir şey diyelim? Akıllı ol biraz. Lisa senin başkasını sevdiğini düşündüğü için kendini geri çekiyor."
"Siz ciddi misiniz?" Heyecanla bağırdığımda, kafeteryada ki birkaç göz bize dönmüştü ama umrumda değildi, az bile tepki vermiştim.
"Sonunda anladı Tanrı'ya şükür."
Ayağa kalkıp gideceğim sırada, Jisoo noona'ya döndüm.
"Lisa nerede demiştiniz?"
"Evdedir muhtemelen."
Hızla kafeteryadan dışarı çıktığımda, arkamdan bağırışlarını duyuyordum ama şuan durup bakamazdım. Hayatımda aldığım en güzel haberdi bu. Sevdiğim kadının beni sevmesinden başka ne isteyebilirdim ki. Daha önce bir çok kez Lisa'yı eve giderken takip ettiğim için, evinin nerede olduğunu adım gibi biliyordum ki, heyecandan neredeyse koşarak gidiyordum. İnsanlar bana deli görmüş gibi baksalar bile inkar edemezdim. Sevdiğim kadına deliydim ben. İçimdeki coşkuyu asla ifade edemezdim.
Yavaş yavaş eve yaklaştığımda kalbimin atışları o kadar hızlıydı ki çok belirgin olarak hissediyordum. Lali'min evi görüş açıma girdiğinde, üstüme başıma çeki düzen verdim. Bir çok kere bu anı hayallerimde yaşamıştım. Neler diyeceğimi planlanmıştım fakat şuan hiç biri aklımda yoktu. Doğaçlamam o kadar iyi olmasa da, çaresine bakacaktım.
Taehyung'dan
"Evet, bahisleri alalım, ne kadar sürede orada olur?"
"Muhtemelen on dakika diyorum ben." Jisoo'nun konuşması üzerine kafamı iki yana sallayarak onu onaylandığımı belirttim.
"Bence en geç yedi dakika, belki daha az." Jennie'nin elini masaya vurarak dikkat çekmesi üzerine ona baktık.
"Abartmayın isterseniz, Lalisa yürüyerek yirmi dakikaya yakın bir sürede gidiyor, hadi diyelim ki Jungkook koşuyor, en az on dakika sürer. Zaten koşacağını sanmıyorum ben." Sessizce kafamı salladığımda Jimin birden gülmeye başladı.
"Cidden bunu mu düşünüyorsunuz? Bence oyalanmak yerine Jungkook'un arkasından koşalım. Şahsen ben bunu kaçırmak istemiyorum." Herkese bu fikir cazip gelmiş olacak ki, bir anda toparlanıp koşmaya başlamıştık. Jungkook koşmasa bile bizim yetişmek için koşmanız gerekiyordu ki, her gün dışarıda bir grup koşan genç görmedikleri için insanlar bize bağırıp çağırıyor ya da arkamızdan küfür ediyorlardı. İnsanlar hayatı yaşamayı bilmiyordu. Sadece sürekli ders çalışarak veya işe giderek yaşamak hayat değildi ki. Monotonluktan çıkmak gerekirdi bazen.
Yolda aniden arabaların önüne ağladığımız için kendimizi tehlikeye arıyorduk ama aynı zamanda kahkahalara boğulmuştuk.
Düşününce, bunları yaşayabileceğim arkadaşlarım olduğu için şanslı olmalıydım. İnsanlar arkadaşlarının kıymetini bilmeliydi.
"Çocuklar, sokağa girdiğimizde sessiz olun. Bizi fark etmesinler."
"Jungkook sabah demişti koyun sürüsü gibisiniz diye. Kim fark etmesin bizi Jennie."
"Sen niye dert ediyorsun ki Jimin, bu boyla kim seni fark etsin?"
Herkes birden gülmeye başladığında Jimin arkamızdan taş atarak geliyordu.
Bugün de Jimin'e yakıyoruz🚬Bölüm kısa oldu ama bilerek kestim. Bir dahaki bölümü bekleyin artık😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lali's Platonics
Fanfiction[texting+düzyazı] Jeon, iki yıldır platonik olduğu Lalisa'ya yazmaya karar verir. Peki ya sonrası? Lalisa Manoban & Jeon Jungkook