26,True Happiness

1K 99 97
                                    

Merhaba, bölüme hoşgeldiniz.
Arkadaşlar, yorum sınırını neden tek bir kaç kişi dolduruyor? Cidden öğretmen gibi hissediyorum çünkü, canlı derslerde hocanın öğrenciye seslenmesi fakat öğrencinin cevap vermemesi gibi bir durum yaşıyorum. Önceki bölüme yorum yapanlara çok çok çok teşekkür ediyorum💜
Lütfen bir tane bile olsa yorum yapar mısınız?

40 oy, 40 yorum

40 oy, 40 yorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Jungkook'dan

Suyun altında ona doğru yüzerken bağırış Lisa'nın seslerini seçebiliyordum.

"Çocuklar! Yardım edin! Jungkook!"

Aslında onu bu kadar korkutmak istemezdim fakat sıradan bir çıkma teklifi etmek bana göre değildi.

"Kıpırdasanıza! Öleceğim, tanrım öleceğim!" Yaklaşık otuz saniye sonra belki beni dövecekti ama razıydım, iki yıldır bu anı bekliyordum.

"Böö!" Sudan çıkıp ona doğru bağırdığımda, gözlerini kapatıp çığlık atmaya başlamıştı. Bir anda herkes gülmeye başladığında, muhtemelen bir şeylerin ters gittiğini anlamış olacak ki yavaşça gözlerini açtı.

"Aman tanrım bu da ne? Jungkook! Sen-"

"Şakaa?" Diyerek ellerimi yana açtığımda, beklemediğim bir şekilde ağlamaya başladı.

"Lisa?" Koluna elimi koyduğum sırada kendini geri çekmesi ile ona baktım.

"Aptal! Aptal! Gerizekalı! Aklım çıktı aklım!" Onu ağlattığım için biraz pişman olsam da şuan bir faydası yoktu, plana devam etmeliydim.

"Ama az sonra yapacağım şey için gerekliydi bebeğim."

"Tanrım, ne yapabilirsin ki gerçekten şuan seninle konuşmak dahi-"
Onu kendime çekerek öptüğümde, şaşkın yüzü ile suratıma bakıyordu. Pek keyifli bir öpüşme sayılmazdı çünkü ikimizde denizden çıktığımız için, tuzlu bir tat alıyorduk.

"Bu seni susturmak içindi, şimdi beni dinle," geri çekilip sırtımdaki takma yüzgeci çıkardım.

"Tanrım, nasıl başlasam bilemiyorum. Aslına bakarsak bu sahneyi milyonlarca kez planladım fakat gözlerine baktığım her zaman aklımdaki düşüncelerimin hepsi uçup gidiyor.

Her neyse, uzatmak istemiyorum. Lali, ben seni okuldaki ilk gün, o kafeteryaya adımını atıp bütün dünyamı aydınlattığından beri seviyorum. Hatta, sevmek o kadar hafif kalıyor ki, sana hayal edemeyeceğin kadar çok aşığım. Sana her baktığımda içim eriyor. Sevgimi bu koca evrene sığdıramıyorum. Lütfen bize bir şans ver, böylece aşkımı seninle paylaşabilirim."

Bir süre hareketsiz bir şekilde yüzüme baktığında, kendine gelmesi için elimi yüzüne doğru salladım.
"Lisa? İyi misin?"

"Nasıl? Ama sen, birine aşıktın?"

Lali's PlatonicsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin