Ee?” diye sordu Naruko.
Kahretsin! Neden son zamanlarda kendini bu iki kadın arasında kalmış gibi hissediyordu? Hayatı nasıl bu denli karmaşık hale gelmişti?
“Ben... Üzgünüm, Naruko. Yapabileceğimi sanmıyorum. Senden gerçekten hoşlanıyorum ama ben şu an hayatımın biriyle randevuya çıkmamamı gerektirdiği dönemindeyim.”
Naruko kaşlarını çatmış olmasına rağmen bir şeyler ima ederek, “Senden bir şey istiyor değilim. Sadece birlikte biraz eğlenelim diyorum,” dedi. Başını yana eğdi. “Senin neyin var bilmiyorum ama bence bu durumu düzeltmek için biraz eğlenceyi kullanabilirsin.”
Evet, bu muhtemelen doğruydu ama bu noktada Naruko ile eğlenmek birçok açıdan yanlış geliyordu. “Haklı olabilirsin ama bu teklifi pas geçmek zorundayım, tamam mı?”
Naruko alaycı bir şekilde gözlerini devirdiğinde Sasuke onun bu kadar anlayışlı olabilmesine minnettar kalmıştı.
Özellikle onu kendisinin ayarttığını düşünmeye başlamışken. “Kendin kaybedersin, Uchiha,” dedi Naruko.
“Muhtemelen öyle,” diye cevap verdi Sasuke. Ama Sasuke kaybetmenin türleri olabileceğini ve bazı kayıpların, diğerlerinden daha fazla önem arz ettiğini anlamaya başlıyordu.
***
Naruko, Naruto ve İno'nun evindeki koltukta oturuyor; Naruto ise yanında kucağındaki diz üstü bilgisayardan açtığı İtalya fotoğraflarını ona gösteriyordu. “Bu Dini Uzumaki ve onun en büyük kızı, Elisabetta,” diye uzak akrabalarını tanıtıyordu. Sonra da Uzumaki aile ağacının dallanıp budaklanan kısımlarını açıklamaya devam ediyordu.
Fotoğraflar harikaydı, Naruko bunu inkâr edemezdi. Sasuke haklıydı, Naruto eve geldiğinden beri mükemmel bir ruh halinde dolaşıyordu. Ama Naruko hâlâ üstüne gelindiğini hissediyordu. Naruto onu Menma'nın evine yemek ve fotoğraflar için davet ettiğinde de böyle hissetmişti. İno bu gece Tenten ile biraz düğün öncesi provası yaptığından bu gece yalnızca ikisi vardı. Naruko gelmeyi kabul ettiğinde dahi boğulmuş gibi hissetmişti. Naruto arka bahçede yaptığı barbeküde biftekleri pişirirken sürekli aile aile ve aile hakkında konuşup Menma balayından döndüğünde büyük bir Uzumaki ailesi buluşması düzenlemek istediğinden bahsederken Naruko kendini hep bunaltılıyormuş gibi hissetmişti. Şimdi, Naruto İtalyan miraslarını anlattığı sırada kendini yine boğuluyormuş gibi hissediyordu.
Önemsemediğinden değildi, önemsiyordu. Sadece bu çok fazlaydı. Fazla erken ve çok fazlaydı. Bu kasabaya ayak bastığından beri hayal edemediği bir şekilde önüne çok fazla şey yığılmıştı.
Buraya gelecek, ailesini arayacaktı; bunların hepsini kendisi istemişti. Ama tek sorun Naruto idi. Evet, Menma'nın daha sessiz ve daha beceriksizce gösterdiği şefkatin, anne babasının iki günde bir konuşmak için arıyor olduğunun da farkındaydı ama onlar Naruko'yu, Naruto'nun yaptığı gibi boğmuyordu.
Indy’deki arkadaşı Runo ile bu sabah yaptığı telefon konuşmasını hatırladı. Runo'ya tüm bu olanlar hakkındaki şikâyetlerini anlatmış ve Runo, “Bence orada olduğun için bile oldukça cesaretlisin. Bundan kaçıyor olabilirdin ama kaçmıyorsun. Ben aynı durumda senin cesaretinin yarısına bile sahip olabilir miydim, bilmiyorum,” dediğinde Naruko da ara ara kendisini şirret bir kadın gibi hissettiğini kabul etmişti.
Bu sözler kalbinin derinine işlemiş, ona bazı şeyler hatırlatmıştı. O eskiden cesurdu. Annesi ile olan hayatı, onu böyle olmaya zorlamıştı. Etrafındaki birilerinin, kendini burada ne kadar garip bir duruma sokmuş olduğunu anladığını bilmek güzeldi.
![](https://img.wattpad.com/cover/264677985-288-k442160.jpg)