"Miyav!”
Sakura, annesinin ön bahçesindeki yaşlı bir akçaağaç gövdesinin yanında duruyor; gür ve yeşil bahar yapraklarıyla dolu dallara bakıyordu. Kedinin yukarıda, uzaktaki yaprakların arasından sarkan gri-beyaz kuyruğunu zar zor seçebiliyordu.
“Duman, hemen oradan aşağıya iniyorsun,” dedi başını geriye atmış halde. Ses tonu sert olmaktan çok, cesaret verir gibiydi. Kedisinin ağaçta kalmış olması kadar, Bay Duman'ın korkmuş olabileceğini de bilmek kızgınlık vericiydi. Sahibinin sesini duyarsa kedinin sakinleşip aşağıya ineceğini umuyordu.
Bu umuduna cevap olarak kediden çaresiz bir haykırış daha yükseldi. “Miyav!”
Sakura yapılması gerekeni biliyordu ama yapmak istemiyordu. İçini çekti. Yarım saatten fazla bir süredir kediyi aşağıya inmesi için kandırmaya çalışıyordu ve buna rağmen kedi kıpırdamamıştı bile. Ve kedi, Sakura cesaret etse bile tırmanamayacağı kadar yüksek bir daldaydı.
Bu yüzden cep telefonunu çıkardı, kafasının üstünde sallanan tüylü kuyruğa son bir kızgın bakış attı ve aynı zamanda bir itfaiyeci olan eski dostu Sasuke'yi aradı. Sakura, Konoha İtfaiye’sinde bugün görevli olan kişinin o olduğunu biliyordu.
“Selam, pamuk şeker, ne oldu?” diye neşeyle cevap verdi arkadaşı. Arayanın Sakura olduğunu görmüştü belli ki. Fakat Sakura'nın arama sebebini öğrenince neşesinin devam edip etmeyeceği meçhuldü.
“Şey... Sorun Bay Duman. Annemin akçaağacında kaldı ve aşağıya inemiyor.”
Telefonun diğer ucuna hâkim olan sessizlik, Sasuke'nin tatsız sesiyle bozuldu. “Benimle dalga geçiyorsun, değil mi?”
Bu sohbeti daha Önce de yapmışlardı. Bu, Konoha İtfaiyesi’ni bir kedi kurtarma operasyonu için ilk arayışı değildi. Bay Duman aslında bir ev kedisiydi ve bunun bir sonucu olarak herhangi bir sebeple dışarı çıktıysa bir sorun çıkacağı da garantilenmiş demekti. Sakura, Sasuke'nin kasaba kaynaklarını ve vergi mükelleflerinin parasını Sakura'nın kedisini ağaçtan kurtarmak için harcamayı sevmediğini biliyor ve bunu kesinlikle anlayabiliyordu. Ama yine de Bay Duman bir şekilde o ağaçtan aşağıya indirilmeliydi ve bunun için dünyadaki en yakın arkadaşlarınızdan birini arayamıyorsanız kimi arayabilirdiniz ki? Ayrıca ağaç gerçekten de çok uzundu.
“Ben bu hafta sonu Tenten ve İno ile merkezdeyken kediye annem bakacaktı.” En iyi arkadaşlarının ikisi de bu yaz evleniyordu ve İno'nun gelinlik provasını da halledecekleri bir alışveriş seyahati yapmaları gerekmişti. Her ne kadar Tenten'inki, İno'nunkinden biraz daha ufak çaplı bir düğün olacaksa da dün Bohem fakat moda anlayışına uyan sade, dantel bir elbise bulmayı başarabilmişti. “Onu almaya geldiğimde...” diye devam etti Sakura, “...kaçıp ağaca çıktı.”
İç çekme sırası Sasuke'deydi. “Yola çıkıyoruz ama yakında o kedi için bir tasma alıp sana getireceğim.”
Sakura kalbindeki tüm içtenlikle, “Teşekkürler, Sasuke,” dedi ve kapattı. Ve tabii ki kendisi de Bay Duman'ın ev dışı gezintileri için bir tasma almayı düşünmüştü, yalnızca bu fikirden hoşlanmıyordu. Hayat, sizi zaten birçok şekilde bir şeylere tutsak edebilirdi; bunlara bir tanesini daha katma düşüncesi hoşuna gitmemişti, küçük kedisi için bile olsa.
Sasuke'yi beklediği sırada açıklayamadığı bir hüzün dalgası kapladı içini. Kedin ağaçta kaldı diye mi? İtfaiyeyi aramaya utandığın için mi?
Hayır, ikisi de değildi. Bu... Hayattı. Hayatın gelip geçiyor olduğu hissiydi.
Yirmi dört yaşındaydı ve buna rağmen arkadaşlarıyla şehre yaptığı birkaç ufak seyahat haricinde Konoha'nın dışına ayak basmış değildi. Şimdi arkadaşları evleniyor, Sakura'yı gereksiz bir insan konumuna düşüren yeni, romantik hayatlara başlıyorlardı. Ve konu kendi ilişkilerine gelince... Şey, bunu elde etmek zor olmuştu ve yakında bir şeylerin değişebileceğini düşünmesine sebep olacak hiçbir şey yoktu.