Partide yalnızca birkaç kişi kalmıştı. Sasuke, Shikamaru ve Mayoku hediyeleri Naruto'nun arabası ile Menma'nın cipine yüklemeye yardımcı olurken son birkaç kişi de Edna’ya veda ediyordu. Sakura etraftaki dağınıklığa baktı ama toplamanın biraz zaman alacak olmasını önemsemedi. Şu aralar dikkatini dağıtacak herhangi bir şey olması ona iyi geliyordu. Naruko'nun biraz önce ayrılmış olmasına çok sevinmişti.
Sasuke'ye gelince... Notu çoktan bulmuş olduğundan emindi. Sakura notu oraya sıkıştırdıktan sonra Sasuke hediyeleri almak için arabasına gitmişti. Ve Tanrım, not yazan gizli bir hayrana dönüştüğüne inanamıyordu. Bu hiç ona uygun bir şey değildi. Ayrıca Sasuke'yi sevdiğine de hâlâ inananmıyordu. Her aklına geldiğinde bu hem neşesini yerine getiriyor hem de acı veriyordu.
Tam o sırada J. Geils’in Aşk Acıtır adlı şarkısı duyuldu ve Sakura, Sasuke'nin arabasını evin yanına park ettiğini gördü. Camlar açıktı ve Konoha'nın retro müzik çalan tek dinlenebilir radyosu çalıyordu. Aşk acıtır mı? Evet, kesinlikle buna sonuna kadar katılıyordu.
Sasuke arabayı durdurdu, radyoyu kapattı ve arabadan inip ona doğru yürüdü. O sırada Sakura kullanılmış kâğıt tabakları, ağzı bağlı bir çöp torbasına sıkıştırmaya çalışıyordu.
Genç kadın neşeli bir ses tonuyla, “Ne var ne yok?” diye sordu. Ah! Böyle davranmaya çalışmak gitgide zorlaşıyordu.
Sasuke imalı bir şekilde başını yana eğdi, ifadesi hoştu. “İyi misin, pamuk şeker? Çünkü bu aralar biraz üzgün göründüğünü fark ettim.”
Ah, Tanrım! Diğer insanlardan saklayabilse bile Sasuke fark ediyordu. “İyiyim,” diye yalan söyledi Sakura. “Yalnızca yorgunum. Parti ve diğer her şey...” “Benim de kalıp temizliğe yardım etmemi ister misin?” Sakura'nın ilk aklına gelen hayır demekti; insanlara bir şey empoze etmeyi sevmez, iş yapmayı sorun etmezdi. Ama hemen o an Sasuke ile daha çok vakit geçirmek için Tenten'in böyle bir durumda ona evet demesi gerektiğini söyleyeceğini düşündü. Sasuke'nin kalbini kazanabileceğine hâlâ gerçekten inanmasa da onunla zaman geçirmek değişik bir deneyimdi. Sakura'ya gösterdiği her gülümseme gitgide güzelleşiyordu. Söylediği her sözcük Sakura'nın daha derinlerine işliyordu.
O yüzden, “Aa, evet, tabii,” diye cevapladı.
Sonra çöpün ağzını açıp Sasuke'nin tabakları doldurmasını bekledi ki bu da tesadüfi dokunuşlar, el ele temas, kollarının birbirine değmesi demekti. Ve iş, masaları dağıtıp belediye salonuna geri götürmeye geldiğinde durum daha da iyi hale geldi. Masaların bacaklarını katlayıp bastırmak biraz güç gerektiriyordu ve Sasuke ona durmasını söyleyip işin başına kendisi geçti. Sakura da bilerek masaları katlayamıyormuş gibi yapmaya devam etti.
“Bu arada elbisen harika,” dedi Sasuke bir ara.
Sakura ise okullu bir kız gibi gülümsedi. “Teşekkürler, İno'nun düğünü için son provaya gittiğimizde Konan'ın Dükkânı'ndan aldım.”
“Hoş bir elbise. Bugün gerçekten çok hoş gözüküyorsun.”
Sakura bu sözlerin göğsünden midesine kadar inişini hissetti. “Teşekkürler.” Ama yine de bu sözler onu biraz utandırdı. Buna alışkın değildi, güzel görünmeye. Bir anda kendini hiç düşünmeden konuşurken buldu. “Muhtemelen şu an berbat bir haldedir,” dedi ve sonra yüzüne düşen birkaç saç tutamını üfledi.
Sasuke yalnızca gülümsedi ve “Hayır, hâlâ güzel, pamuk şeker,” dedi.
Hatta sonra elini kaldırıp Sakura'nın dağılan saçını düzeltti ve gözlerine tıpkı onun baktığı gibi baktı. Birkaç saniye boyunca Sakura nefes almayı unutmuş gibiydi. Sasuke'yi biraz daha öpmenin hayalini kurdu. Tanrım, şu an bunu yapmayı ne kadar isterdi. Tüm varlığıyla. O anda Sasuke'yi bir gün istediği şekilde tekrar öpemezse hiçbir zaman içindeki boşluğun dolmayacağını anladı. Tamamen kendini kaybedip... Tutkuyla. O gün koltukta olan olaylara dek içinde sakladığını her zaman bildiği duygularla.